| Bay Poirot, size bir telefon var. Burada mı konuşacaksınız? | Open Subtitles | سيد بوارو ,هناك مكالمة لك ,هل تأخذه هنا ؟ |
| Binbaşı, Albay O'Neill'dan bir telefon var. Acil. | Open Subtitles | رائد هناك مكالمة من العقيد أونيل أنها ملحة |
| Affedersiniz ama Bay Boyle'a ofisinden bir telefon var. | Open Subtitles | عذراً , هناك مكالمة للسيد بويلي من مكتبه |
| Affedersiniz Bay Lagana ama özel hattınızdan acil bir arama var. | Open Subtitles | انا اسف يا سيد لاجانا, ولكن هناك مكالمة هامة على الخط الخاص |
| Afedersin, bana çağrı var. Kapatmalıyım. | Open Subtitles | أوه آسف، هناك مكالمة أخرى تنتظر، يجب أن أذهب |
| Ana, boğa ağılından sana önemli bir çağrı geldi. | Open Subtitles | هناك مكالمة لكِ بالقاعة يا آنا يقول أن الأمر خطير |
| -Diğer hatta seni arıyorlar. -Lütfen oturun, Bay Hale. Ben arkada olacağım. | Open Subtitles | هناك مكالمة لك من فضلك اجلس سيد هيل سوف اعود مباشرة ايرينا مورافسكا |
| - Böldüğüm için özür dilerim efendim. Kraldan size telefon var. - Hangisinden? | Open Subtitles | عذراً على إزعاجك يا سيدي، ولكن هناك مكالمة لأجلك من القلعة. |
| Size ofisten telefon var. Cep telefonunuzun çalışmadığını söylediler. | Open Subtitles | هناك مكالمة لك في المكتب يقولون بأن هاتفك لا يعمل |
| Honk Kong'dan telefon var. Başkan Peng arıyor. | Open Subtitles | سيدي الرئيس هناك مكالمة واردة من هونغ كونج |
| Honk Kong'dan telefon var. | Open Subtitles | سيدي الرئيس هناك مكالمة واردة من هونغ كونج |
| Bayım, size bir telefon var mutfakta konuşabilirsiniz. | Open Subtitles | سيدي، هناك مكالمة لك في المطبخ |
| Kestiğim için üzgünüm. Theresa, sana telefon var. | Open Subtitles | هناك مكالمة هاتفية لكى يا تيريزا |
| Ama size bir telefon var. | Open Subtitles | ولكن هناك مكالمة تليفونية لك عند البار |
| Güvenli hattan bir arama var. | Open Subtitles | يا رفاق، هناك مكالمة واردة إلى الخط الآمن. |
| Üçüncü hatta Bakan Yardımcısı Sandoval'den bir arama var. | Open Subtitles | هناك مكالمة من نائب وزير العدل ساندوفال على الخط الثالث |
| Bayan Horvath, Müdür Toby'nin ofisinden acil çağrı var. | Open Subtitles | آنسة هورفاث هناك مكالمة عاجلة لك في مكتب المدير توبي |
| Bir gece, Berlin-Frankfurt seferinin tam ortasında bir çağrı alacaksın. | Open Subtitles | في ليلة ما ، هناك مكالمة لك في منتصف (رحلتك من (برلين إلى فرانكفورت |
| Onun telefonunu arıyorlar. | Open Subtitles | هذا هو هاتفه هناك مكالمة قادمة, رمز المنطقة 703 |
| Bay Clamp'ın odasında beklemede biri var. Buradan görüşebilir miyiz? | Open Subtitles | هناك مكالمة على الانتظار في مكتب السيد كلامب هل يمكن تلقيها دون الصعود؟ |
| Hemen sadede geliyorum, çünkü size bir teklifi yapmak zorundayım. | Open Subtitles | دعوني أختصر المسافة لأن هناك مكالمة يجب أن أرد عليها |
| - Komutanım ödemeli telefonunuz var. | Open Subtitles | سيدي ، هناك مكالمة لك مكالمة على حساب المتَّصل به ماذا؟ |