| Durum şu ki yazılım aracısı düşüncesi yeni bile değil. | TED | والمثير للاهتمام هو أنّ فكرة الوكيل البرمجيّ ليست جديدة أيضاً، |
| Ve cevap şu ki bu konuda oldukça zayıfız; bu çok zor bir problem. | TED | والجواب هو أنّ مردودنا سيئ للغاية، انها مشكلة صعبة للغاية. |
| Ancak gerçek şu ki duygular doğuştan gelmiyor. | TED | ولكن الحد الأدنى هو أنّ المشاعر لم توضع في دماغك عند ولادتك. |
| Konu şu ki, sadece 55 dakikam var | Open Subtitles | العائق هو أنّ لدي 55 دقيقة فقط لأعوضك ذلك |
| Bir diğer iyi şey ise, güçsüz olmayan karbon frenlere sahibim. | Open Subtitles | الشيء الجيد، هو أنّ لديّ مكابح كربونية و التي لن تتآكل |
| Akılda tutulacak şey bunun kesinlikle harika bir haber olduğudur. | TED | الشيء الذي يجب أن نأخذه بعين الاعتبار هو أنّ هذه أخبار سارّة. |
| Fark şu ki, birçok kişi kocalarını baltayla öldürmez. | Open Subtitles | الاختلاف هو أنّ معظم الناس لا يقتلون أزواجهم بفأس |
| Davayla ilgili garip olan şu ki kimse, iddaa ettiği kişi değil. | Open Subtitles | أتعرفين الشيء المضحك حول هذه القضيّة هو أنّ لا أحد مما يزعمون أنّهم بحقيقتهم، ولا حتّى أنتِ |
| Sorun şu ki, ailede kimsede o kadar para yoktu. | Open Subtitles | الأمر هو: أنّ لا أحد من عائلتنا يملك نفس النوع من الكِلية |
| İyi haber şu ki, merakını giderebilirim. | Open Subtitles | حسناً، الخبر السار هو أنّ بإستطاعتي الإجابة على سؤالك. |
| Benim tahminim şu ki, kalbin güzel ama zalim ve sadakatsiz bir kadın tarafından kırıldı. | Open Subtitles | لذا فإنّ تخميني هو أنّ قلبك قد إنفطر من قبل امرأة جميلة ولكنّها قاسية وخائنة. |
| Anlamadığım şey şu ki adam bizimle konuşmak için kendisi geldi buraya. | Open Subtitles | ما لا أفهمه هو أنّ الرجل قد جاء بنفسه للتحدّث إلينا. |
| Tanzanya'dan uçmak ile ilgili problem şu ki; Rozen oraya çok uzak. | Open Subtitles | المشكلة هو أنّ الطائرة بعيدة جداً عن روزون |
| İyi haber şu ki politikacılar hakkında elimizde yığınla dosya var. | Open Subtitles | الخبر السار هو أنّ لدينا طنّ من البيانات حول هؤلاء السياسيين... |
| Yani, olay şu ki şu anki ilişkimiz sadece profesyonel iş ilişkisi. | Open Subtitles | أعني، القصد هو أنّ علاقتنا الآن هي علاقة عملٍ لا غير. |
| Ama olay şu ki tamamen saçmalıyor. | Open Subtitles | لكنّ المهم هو أنّ الرجل متهوّر كلّيا أعرف ماذا؟ |
| Fakat durum şu ki, Fransız bölgesi savaşın eşiğinde. | Open Subtitles | المغزى هو أنّ الحيّ الفرنسيّ على شفى حرب |
| Hayatım,acı gerçek şu ki bazen aşk yeterli değildir. | Open Subtitles | الواقع المرير يا عزيزي هو أنّ الحبّ أحياناً لا يكفي |
| İyi haber şu ki, daha da tuhaflaşamaz. | Open Subtitles | الخبر الجيّد، هو أنّ الوضع لا يمكن أن يزيد غرابة. |
| Şaşırtıcı olan ise yalnızca yüzleri tanıma zarar görmüştür. Onun dışında her şey yolundadır. | TED | الأمر المذهل هو أنّ التعرّف على الوجوه فقط يتعطّل بينما بقية الوظائف بخير. |
| Tek fark, senin çocuğun sana servet ödetecek benimki ise bana servet üretecek. | Open Subtitles | الإختلاف الوحيد بينهما هو أنّ طفلك سيكلّفك ثورة وطفلي سيجني ثروة. |
| Bildiğim bir şey varsa, o da bunun sonuncu katliam olduğudur. | Open Subtitles | ما أعرفه بالتأكيد... هو أنّ ليلةَ أمس، هي ليلة المذبحة الأخيرة. |