| Masters'in para basmaya başlamasının tek yolu bu. | Open Subtitles | المبلغ المقدم هو الوسيلة الوحيدة لجعل ماسترز يطبع |
| Buradaki herkesi kurtarmanın tek yolu bu tekne. | Open Subtitles | والقارب هو الوسيلة الوحيدة لإقلاعنا عن هنا |
| Brody'nin masum olduğunu kanıtlamanın tek yolu bu bombacı. | Open Subtitles | المفجّر هو الوسيلة الوحيدة (لإثبات براءة (برودي |
| Yine de, elektrikli sandalye, bir mahkumun yaşamının son bulması için tek yol değil. | Open Subtitles | فعلى أي حال، ليس الكرسي الكهربائي هو الوسيلة الوحيدة لقتل رجل في السجن |
| Yine de, elektrikli sandalye, bir mahkumun yaşamının son bulması için tek yol değil. | Open Subtitles | فعلى أي حال، ليس الكرسي الكهربائي هو الوسيلة الوحيدة لقتل رجل في السجن |
| Fedakarlığımıza uygun bir barışa ulaşmanın tek yolu budur. | Open Subtitles | هو الوسيلة الوحيدة للوصول إلى سلام مُلائم لتضحياتها |
| Elektrikli sandalye, bir adamın hayatını hapiste almak için, tek yol değil. | Open Subtitles | ليس الكرسي الكهربائي هو الوسيلة الوحيدة لقتل رجل في السجن |
| Elektrikli sandalye, bir adamın hayatını hapiste almak için, tek yol değil. | Open Subtitles | ليس الكرسي الكهربائي هو الوسيلة الوحيدة لقتل رجل في السجن |
| Elektrikli sandalye,bir erkeğin hayatını hapiste almak için, tek yol değil. | Open Subtitles | ليس الكرسي الكهربائي هو الوسيلة الوحيدة لقتل رجل في السجن |