| Pekâlâ, o şimdi burada değil. Bu yüzden, kes şunu. | Open Subtitles | حَسناً، هو لَيسَ هنا، يَتوقّفُه لذا. |
| Üzgünüm, hayır. O petfolcü falan değil. Kahrolası bir fosil o, petrolcü değil. | Open Subtitles | هو لَيسَ من رجال النفط هو متحجر لعين لَكنَّه لَيسَ من رجال النفط |
| Sıradan bir "M" değil o. İkinci adın Muriel! | Open Subtitles | هو لَيسَ فقط "إم." اسمكَ المتوسّط موريل! |
| Eğer bizim yararımıza olan delillere açık değilse, oradan sonra nereye gideceksiniz? | Open Subtitles | إذا هو لَيسَ متفتحَ للإثْبات لصالحنا، إلى أين ستذهب مِنْ هناك؟ |
| Şey, bu demek değil ki, onların önüne çöküp izliyorum. | Open Subtitles | حَسناً، هو لَيسَ مثل أنا أَقِفَ فوقهم وأُراقبُ. |
| Kesinlikle bir kafa değil. Dediğin gibi bir şey değil. | Open Subtitles | انه ليسَ راساً على الاطلاق هو لَيسَ مثل الذي قُلتِ |
| Hayır, hayır, hayır, öyle değil.. | Open Subtitles | لا، لا، لا، لا، هو لَيسَ هو أنه مينوريس. |
| - Kes sesini. İtfaiyecilerimin özel yaşantısına burnumu sokmak tarzım değildir. | Open Subtitles | الآن، هو لَيسَ أسلوبَي للتَدَخُّل في الحياةِ الشخصيةِ مِنْ رجالِ إطفائي. |
| Veda etmek kolay değilmiş. | Open Subtitles | هو لَيسَ قولاً سهلاً مع السّلامة، أليس كذلك؟ |
| O işi yapmak gibi bir şey değil bu. | Open Subtitles | هو لَيسَ مثل نحن كُنّا نَعْملُه. |
| Bu kasıtsız değil, bu bir hata değil, bu bir gözden kaçırma değil. | Open Subtitles | لذا هو لَيسَ غير مقصودَ، هو لَيسَ خطأ، |
| Seni sevdiğimden falan değil. | Open Subtitles | هو لَيسَ مثل أنا أَحبَّك أَو أيّ شئِ. |
| Arkadaşın falan değil, değil mi? | Open Subtitles | حَسناً هو لَيسَ صديق، أليس كذلك؟ |
| Hiçbir taraftan değil o! | Open Subtitles | هو لَيسَ على أيّ جانب. |
| Senin köpeğin değil o! | Open Subtitles | هو لَيسَ مغفّلَكَ الداعرَ |
| Kornalar değilse bile, Browning'ler hakkında operet yazan biri, insanı uyandırıyor | Open Subtitles | إذا هو لَيسَ القرونَ تُوقظُك، هو شخص ما الذي يَكْتبُ تمثيلية موسيقيةَ حول عائلة براونينغ. |
| Yani burası üniversite değil ki hepimiz birden... | Open Subtitles | أَعْني، هو لَيسَ مثل الكليَّةِ عندما كُلّ شخص فقط... |
| Eve gelip övünülecek bir şey değil de ondan. | Open Subtitles | هو لَيسَ بالضبط شيءَ تَرْجعُ للبيت التَفَاخُر حول. |
| Hayır tam olarak öyle değil. | Open Subtitles | لا، هو لَيسَ مثل ذلك. أَنا حقاً إليها. |
| Ona ne oldu anlamadım. Böyle değildir. | Open Subtitles | أنا لا أَعْرفُ ما بدَاخله هو لَيسَ كالمعتاد |
| Zor bir atış değilmiş | Open Subtitles | بضوءِ الشارعَ خلفه، هو لَيسَ a مضروب بشدّة. |
| Böyle bir şeyi atlatabilecek biri değil. | Open Subtitles | هو لَيسَ نوعَ الشخصِ الذي تعاف مِنْ شيء ما مثل ذلك. |
| Çanta benim değil. | Open Subtitles | هو لَيسَ محفظتَي. |
| Ally ile beraber. Ve her ne konuşuyorlarsa, bu kesinlikle cenaze levazımatçısmın makyajı abartıp abartmamış olduğu değil. | Open Subtitles | ومهما هم يَتحدّثونَ عنهم، هو لَيسَ حول تركيبِه. |