| Arkadaşlarımın evinde yaşıyorum. Galiba şimdi başka biri konuşsa daha iyi olacak. | Open Subtitles | والآن أنا وحيد وأعيش مع أصدقائي وربما يجدر بأحدٍ آخر التحدث الآن |
| Ben, 1984 çocuğuyum ve Berlin'de yaşıyorum. | TED | إنني من مواليد سنة 1984 ، وأعيش في مدينة برلين. |
| Aklıma hangisi gelirse o günü tekrar baştan yaşıyorum. | Open Subtitles | وأعتبرها على أنها تأتي وأعيش ذلك اليوم من جديد |
| bir gün böyle bir yer yapıp onda yaşayacağım. | Open Subtitles | سأبني واحداً مثل هذا المكان في يوم من الأيام وأعيش فيه |
| yaşarım, ölürüm, tekrar yaşarım. Geri dönmüyoruz. | Open Subtitles | ،أعيش، أموت وأعيش مجددًا لن نعود معك أبدًا. |
| Aynı arabayı kullanıyorum, aynı evde oturuyorum. | Open Subtitles | ما زلتُ أركب نفس السيارة وأعيش في نفس المنزل |
| Ama sonra şüphelenmeye başladım. Bir köye gidip yaşamak, çalışmak ve neye benzediğini görmek istedim. | TED | وفكرت بدافع الفضول بأنني أريد أن أذهب وأعيش وأعمل وأن أرى فقط كيف تكون القرية |
| Bir asker olarak, mavi suyundan içmeli, kırmızı toprağında yaşamalı ve yeşil derini yemeliyim. | Open Subtitles | كجندي يجب أن أشرب مياهكِ الزرقاء وأعيش بداخل طميكِ وآكل بشرتكِ الخضراء |
| Senin cilt sorunların bende olsa, insanları rahatsız etmez başıma bir torba geçirir ve gidip köprü altında Yaşardım! | Open Subtitles | إذا كان عندي مشاكل جلدك أتوقف عن مضايقة الناس... أضع كيساً فوق رأسي... وأذهب وأعيش تحت جسر! |
| Ben bir polisim ve ailemle yaşıyorum. İnsanın acı çektiği bir diyet yapmak zorunda kalıyorum. | Open Subtitles | أنا شرطى وأعيش مع والداى أنا أتبع حمية ثابتة من المعاناة الآدمية |
| 17 yaşındayım ve Batı Virginia'da küçük bir madenci kasabasında yaşıyorum. ...iki, bir, ateş. | Open Subtitles | عندى 17 سنة وأعيش فى بلدة صغيرة لمناجم الفحم |
| Ben 12 yaşındayım ve Jawbone, Kentucky'de yaşıyorum. | Open Subtitles | أبلغ من العمر 12 سنة وأعيش في كنتاكي طفيلي ركض من جانب بيتنا |
| Ne yapacağıma kadar verene kadar kızkardeşim ve kocasıyla yaşıyorum. | Open Subtitles | وأعيش الآن مع أختى وزوجها إلى أن أبدأ حياتى من جديد |
| Kız arkadaşımdan ayrıldım, bir çadırda yaşıyorum ayrıca doktora gitmeyi gerektirecek kadar... | Open Subtitles | وأعيش في خيمة، كما أنني مريض لدرجة خضوعي للفحوصات |
| Ahlâkî değerlerim çok zayıf, günah içinde yaşıyorum, yine de ağzı bozuk olmamanın cennete girmeme yeteceğini umuyorum. | Open Subtitles | لدي أخلاقيات غير ثابتة وأعيش في الخطيئة لذا ما زلت أتأمل أن يدخلني عدم التفوه بكلمات بذيئة الجنة |
| Adım Robert Kearns ve Detroit, Michigan'da yaşıyorum. | Open Subtitles | اسمي الدكتور ، روبرت كيرنس وأعيش في ، ديترويت، مشيغان |
| Bir kralım. Harika bir ailem var, sevdiğim ve sevildiğim bir yerde yaşıyorum. | Open Subtitles | لدي عائلة رائعة وأعيش في مجتمع رائع احبه ويحبني في المقابل |
| Bir çiftlik alıp yerleşeceğim ve iyi bir hayat yaşayacağım. | Open Subtitles | سأشتري مزرعة وأستقرّ فيها وأعيش حياة هنيئة |
| Ben burada kalıp hayatımı istediğim şekilde yaşayacağım ve aklın varsa senin de aynını yapmanı öneririm. | Open Subtitles | سأظلّ هنا وأعيش حياتي كيفما أشاء، وإن كنت ذكيًّا، فأقترح أن تفعل مثلي. |
| Normal bir bebeğe dönüşürüm... ve ebediyen burada seninle yaşarım. | Open Subtitles | وسأتحول إلى طفل عادي وأعيش هنا إلى الأبد معك |
| Köşede oturuyorum. | Open Subtitles | وأعيش في هذه الناحية قريباً. |
| Tarihin bana gülebileceği ve gönlümce olabileceğim bir yerde yaşamak istiyordum. | Open Subtitles | وأصمم الملابس أردت العيش في مكان حيث أتجرّأ على أن أكون محظوظة وأعيش حياة صاخبة |
| "Gidip hayatımı yaşamalı ya da kalıp ölümü tatmalıyım." ABBY + OWEN | Open Subtitles | لابد أن اذهب وأعيش أو أبقى وأموت |
| Yaşardım içinde her sahnenin | Open Subtitles | وأعيش داخل بريقها |
| Peki ya ben 20 yaşında ve tek başıma yaşarken? | Open Subtitles | ماذا عن عندما كان عمري 20 وأعيش بمفردي؟ |