| Neydi adı şu lastik şeylerden. Kendim için bir tane alacağım. | Open Subtitles | ـ واحدٌ من تلك المطاطات ، أنا متجهة إلى هناك بنفسي |
| Devekuşu, yaklaşık 60 tane uçamayan kuş türünden biridir. | TED | إن طائر الشبنم هو واحدٌ من أصل 60 فصيلة حية تقريبًا من الطيور التي لا تطير. |
| Teknik olarak akrabasınız ama onun gibi değilsin sen bizden birisin. | Open Subtitles | فنيًا، أنت ذو صلة به، لكنك لست مثله أنت واحدٌ منّا. |
| Tüm o yalnız ve çaresiz bekârları izledim. Ve anladım ki onlardan biriyim. | Open Subtitles | وشاهدت كل هؤلاء الأشخاص ، اليائسين و الوحيدين .. و العازبين الذين يبحثون عن علاقه و ازعجني هذا ، انا واحدٌ منهم |
| O heriflerden Biri hayatta kimseye zararı dokunmayan Bud Philpot'u vurdu. | Open Subtitles | واحدٌ من هؤلاء الأوغاد قتل بَد فيلبوت الذي لم يؤذِ أحداً |
| Bir satıcıdan çalınan 3 silahtan birisi. | Open Subtitles | لقد كان واحدٌ من ثلاثة مسدسات سرقو من تاجر. إثنان من المسدسات تم إستعادتهم عن طريقك قبل 7 أشهر. |
| Sadece tek bir amacınız var. Oda. Verdiğim emirleri yerine getirin. | Open Subtitles | لديك هدف واحدٌ فقط وهو أن تتبعي أوآمري التي أمنحكِ إياها |
| Yani onlardan birini ortalama 18 ila 20 yıl kullanbilirsin. | Open Subtitles | لذا تحصلين على متوسط من 18 إلى 20 سنة في أستخدام واحدٌ منهم |
| Ne yazık ki evcil keçiniz dört parça panzehiri yedi ve geriye sadece bir tane kare kaldı. | TED | لسوء الحظ، أكلت عنزتك الأليفة لتوها أربعةً من المربعات، وتبقى لك واحدٌ فقط. |
| Bir tane çok küçük var bir tane ondan biraz daha büyük var. Bir tane de kocaman var! | Open Subtitles | واحدٌ بهذا الحجم وواحدُ بهذا الحجم وواحدٌ ضخم كان نائماً بهذا الحجم |
| Ben bu evde sadece bir tane piç görüyorum! | Open Subtitles | إنّي أرى إلّا إبن خطيئة واحدٌ في هذا المنزل. |
| Ülkeme feda etmek için sadece bir tane dev gibi kafam olmasından dolayı üzülüyorum. | Open Subtitles | أنا نادمٌ على أنه لدي فقط رأسٌ واحدٌ ضخم لأمنحه لوطني |
| Yeni bir tane çıkmıştır herhalde. | Open Subtitles | من المؤكد أنّ هناك واحدٌ جديداً بالسوق حالياً |
| Sen de onlardan birisin dostum. | Open Subtitles | يا رجُل؟ أنت تعرف أنّك واحدٌ من هؤلاء أيضًا. |
| Elbette ahbap, sen artık bizden birisin, anladın mı? | Open Subtitles | بالطبع يا صاح، أنت واحدٌ منا الآن، حسنًا؟ |
| Bazı insanlarda doğuştan starlık yeteneği vardır. İşte ben de onlardan biriyim | Open Subtitles | أنتِ, بعض الأشخاص وُلِدوا فقط مِن أجل النجومية, وأنا واحدٌ منهم. |
| Ve ben, defalarca sırtımdan bıçaklamasına rağmen,... ülkemin polisine güvenen biriyim. | Open Subtitles | و أنا واحدٌ ممن يثقون بقوات الشرطة التي في بلدنا بالرغم أنها تطعني في الظهر أحياناً |
| Burada, Madagaskar'da memelilerin en tuhaflarından Biri, etrafı kolaçan ediyor. | Open Subtitles | هنا في مدغشقر، واحدٌ من أكثر الثديّات غرابة، يجول خلسة. |
| Seninle benim aramdaki pek çok farktan birisi de bu. | Open Subtitles | هذا واحدٌ مِنَ الاختلافات الكثيرَة بيني و بينِك |
| tek bir sorum var aslında: Bu evle ilgili bityeniği ne? | Open Subtitles | في الحقيقة عندي سؤالٌ واحدٌ فقط ما عيبُ هذا المكان ؟ |
| O silahlardan birini. | Open Subtitles | ماذا عن واحدٌ من تلك المسدسات التي ستجلبها؟ |
| Kayınbiraderim 5'li bölge arasında en iyi çene cerrahlarından biridir. | Open Subtitles | أخو زوجي واحدٌ من أفضل الجراحين في منطقة الدولة الخماسية |
| birimiz bu oyunu kazanmak üzere. | Open Subtitles | واحدٌ منا على وشك الفوز في هذه المباراة. |
| {\fs28\cH46E9A3}Tamam ama şu an kayıt yapamazsınız ve sadece bir kişi gidebilir. | Open Subtitles | حسناً ، واحدٌ فقط منكم يمكنه المجيئ ، ولا يمكنك تصويره الآن |
| Avcı gibi ormanda dolaşıyor, vahşilerle onlardan biriymiş gibi konuşuyorsunuz. | Open Subtitles | تسير في الغابة كالمفترس تتكلم مع المتوحشين كأنكَ واحدٌ منهم |
| Bu sabah Aşk Gemisi'ni dinleyen 23 milyon kişiden birisiniz. | Open Subtitles | أنت واحدٌ مِن الثلاثة و عشرون مليون شخص الذين يستمعون إلى قارب الحب هذا الصباح. |