Küçücük bir çocukken bile, finansal ve duygusal çöküşün gölgesinde yaşadığımızı biliyordum. | TED | وعلى الرغم من صغري عرفت بأننا نعيش في ظل الإنهيار المالي والعاطفي. |
Çocuklar kendilerine gerekli sosyal ve duygusal destek verildiğinde okur yazarlığa ek olarak, canlanıyorlar. | TED | يمكن للأطفال أن يقفوا على أرجلهم حين يتلقون الدعم الاجتماعي والعاطفي الملائم إلى جانب تعلم القراءة والحساب. |
İlk sosyal modeli belirleyen mimar ve Beveridge Raporu yazarı William Beveridge çağdaşlarının ortalama hisli ve duygusal bir adama karşı içlerinde küçük bir inanç vardı. | TED | إنّ مُعاصري ويليام بفريدج، مهندس دولة الرفاهية الأولى، ومؤلف تقرير بيفيريدج، كانوا يؤمنون قليلا بما سموه الرجل العادي الحسّي والعاطفي. |
Tarikatlar, temel düşünce, konuşma ve birlik özgürlüklerini reddederek, üyelerinin psikolojik ve duygusal gelişimlerini engeller ve bu da, normal gelişim aktiviteleri ve aşamalarından mahrum kalan çocuklar için büyük bir sorundur. | TED | من خلال منع الحريات الأساسية كالفكر والتعبير وتكوين الجمعيات، تعيق الطوائف النمو النفسي والعاطفي لأتباعها، وهي مشكلة أساسية للأطفال، الذين يحرمون من الأنشطة التنموية المعتادة والأحداث المهمة. |
Birisinin kelimelerini, tonunu ve vücut dilini okuyabilecek sosyal ve duygusal zekâ, okumayı ve matematiği öğrettiğimiz şekilde açıkça öğretilmesi gereken yeteneklerdir. | TED | والذكاء الاجتماعي والعاطفي الذي تتطلبه قراءة وفهم كلمات ونبرة واللغة الجسدية لشخصٍ ما ما هي إلا مهارات نحتاجُ لتدريسها غالبًا بكل وضوح، بنفس الطريقة التي نعلمُ فيها مواضيع مثل القراءة والرياضيات. |
Çoğu ebeveyn çocuklarının nazik, anlayışlı, kendine güvenen yetişkinler olmasını ister ve çeşitliliğe maruz kalmak bu sosyal ve duygusal gelişimin önemli bir parçasıdır. | TED | يودُّ معظم الآباء حين يصير أطفالهم بالغين أن يكونوا عطوفين، ومهذبيـن، وواثقين من أنفسهم، فالانفتاح نحو التنوع هو جزء مهم من ذلك التطور الاجتماعي والعاطفي. |
Çocukların hayatlarında ilk yılların, fiziksel ve duygusal gelişimleri için elzem olduğunu ve 1,5 milyar insanın silahlı çatışmaya maruz kaldığını düşünürsek, ki çoğu topluluklarımıza dâhil oluyor-- savaşı ve zorunlu göçü birebir yaşıyor olanların ihtiyaçlarını görmezden gelemeyiz. | TED | بما أن أول سنوات الحياة للطفل تعتبر مَصِيرِيّة لنموه الجسدي والعاطفي السليم. ولأن 1.5 مليار شخص يعانون من صراع مسلح -- والذي ينضم كثيرٌ منهم الآن لمجتمعاتنا -- لا يمكننا غض البصرعنهم وعن احتياجات هؤلاء الذين تعرضوا للحرب والنزوح. |
üretmeyi ve anlamayı da kapsadığı için, müzisyenlerin genelde daha yüksek seviyelerde yürütme işlevi vardır. Yani planlamayı, strateji üretmeyi ve detaylara dikkati içerirken aynı anda kavramsal ve duygusal alanları analiz etmeyi gerektiren birbiriyle bağlantılı görevler kategorisi. Bu becerinin aynı zamanda hafızamızın çalışma sistemine de etkisi vardır. | TED | فالتأليف الموسيقي يتطلب صياغة وفهم المحتوى العاطفي والرسالة غالبًا ما يتميز الموسيقيين بمعدلات أعلى في الوظيفة التنفيذية وهي سلسلة من المهام المترابطة تتضمن التخطيط والاستراتيجية والانتباه للتفاصيل وتتطلب تحليلًا متزامنًا للجانب المعرفي والعاطفي |
"Gerçek aşkı aramanızdaki temel amaç sizin için tutku, seks ihtiyacı ekonomik ve duygusal destek ya da "d" doğal insan ihtiyaçlarından birsine bağlanmak isteği ve yalnızlıklar diyarını terk etme isteği midir?" | Open Subtitles | "في داخلنا ، البحث عنالحبالحقيقينابعمن... "العاطفة ، الحاجة للجنس "الحاجة للدعم المالي والعاطفي |
Fiziksel ve duygusal büyüme. | Open Subtitles | نموه البدني والعاطفي |
Bu tür fiziksel ve duygusal durağanlık Larry'yi öldüren şey oldu. | Open Subtitles | هذا الكسل الجسدي والعاطفي... .. هو ما قتّل (لاري)، أتعلم |