| Tamam, anlaştık. Sana olan minnettarlığımı göstermek için kurabiye ve süt sunuyorum. | Open Subtitles | اتفقنا، وكنوع من الامتنان، أقدم لك هذا القربان من الحليب والكوكيز |
| Yarın sabah Anne bizi uyandırmaya gelecek... ve bize iki bardak süt ve kurabiye getirecek. | Open Subtitles | أعلم أنه في الغد ماما ستأتي لتوقظنا و تحضر لنا كأسين لطيفين من الحليب والكوكيز |
| Sabah annen gelip bizi uyandıracak ve bize süt, kahve ve taze kurabiyeler getirecek. | Open Subtitles | أعلم أنه في الغد ماما ستأتي لتوقظنا و تحضر لنا كأسين لطيفين من الحليب والكوكيز |
| Süt ve kurabiye ikilisini yaratan o. | Open Subtitles | انها تَعمَلُ الحليبُ والكوكيز الكاملةُ، والتنورةِ الكبيرِه المفيدِه. |
| Bu arada,hiç cipsimiz, kurabiyemiz ve Eğlenceli Kemiklerimiz kalmadı. | Open Subtitles | بالمناسبة ، لقد نفذ منا الرقائق ، والكوكيز ، والحلوى |
| Problem şu ki, şeker sadece kurabiye ve tatlılarda yok. | Open Subtitles | المشكلة أن السكر ليس فقط في الحلويات والكوكيز |
| Bu, sütün ve kurabiyelerin konmamasını da açıklıyor. | Open Subtitles | وذلك يفسّر النقص بالحليب والكوكيز |
| Yani sakın -- Evet, cips ve kurabiye yemek yok. | Open Subtitles | لا تستبدله بالرقائق والكوكيز |
| Çay ve kurabiye! | Open Subtitles | الشاي والكوكيز الحلوّة! |
| İkimiz için süt ve kurabiye zamanı geldi, Susie. | Open Subtitles | (حان وقت الحليب والكوكيز, يا (سوزي |