| Obama propogandasını yönetenlerin hiç biri grubu gizlemeye, veya girilmesini zorlaştırmaya, veya silmeye, varlığını reddetmeye, siteden kaldırmaya çalışmamıştı. | TED | أو أن يجعلها صعبة الإنظمام أو تجاهل وجودها ، أو مسحها أو حذفها من الموقع فقد فهمو أنه دورهم |
| Sanırım bu, çocuğunun varlığını onaylamak için kullandığı acınası yollardan biri. | Open Subtitles | أعتقد أنها طريقة حزينة لكى تستعمل طفلاً ما لكى تثبت وجودها |
| Onun varlığı Tok'ra için bir mucize. Biz de yokoluş sürecindeki bir toplumuz. | Open Subtitles | وجودها هي معجزة للتوكرا و نحن أيضاً جنس ينقرض |
| Annenle can ciğer kuzu sarması olmasak da yanımda olması güzel olur. | Open Subtitles | أنت تعرف أمك وأنا لسنا بأفضل الأصدقاء ولكن من اللطيف وجودها بالجوار |
| Elbette içinde pek hoş olmayan şeyler de var, ama genel olarak bilim insanları evrenin varlığının muhtemelen iyi bir şey olduğu konusunda hemfikirler. | TED | ومن المؤكد أن هناك بعض من العناصر الأقل إثارة للشهية، لكن على العموم، فقد اتفق العلماء على أن وجودها هو على الأرجح أمر جيد. |
| Fakat ne yazıkki varlığına dair ikna edici bir kanıt sunamadınız. | Open Subtitles | ولكن للأسف قدمتموه لنا لا يوجد دليل مقنع من وجودها. |
| Onun buralarda olmasından hoşlandığını neden kabul etmiyorsun? | Open Subtitles | لمَ لا تعترف فحسب أنّكَ تحب وجودها بالجوار؟ إنّها مناسبة لكَ، وأنتَ بحاجة إليها |
| O gün, kendi vücudumda onun varlığını somutlaştırdım; kızgın güneşte neredeyse dört saat boyunca dikildim. | TED | في ذلك اليوم، لقد جسدت وجودها بإستخدام جسدي، بينما أقف في الشمس الحارقة لمدة أربع ساعات تقريبا. |
| Ama varlığını reddetmek? Bunu asla affedemem. | Open Subtitles | ولكن لانكار وجودها انا لا استطيع ان اغفر له هذا |
| Ada sakinlerinin varlığını inkar ettikleri kayıp bir kızı bulmak için buradayım. | Open Subtitles | أنا هنا بسبب طفلة مفقودة، يدعي أهل القرية عدم وجودها |
| Fakat bu olayla silahların varlığı resmileşti. | Open Subtitles | و لكنَّ هذا هو أول دليل رسمي على حقيقة وجودها |
| Nadiren görünmesine karşın, ilkbahar boyunca birini etkilemek için çıkardığı bozuk ses yüzünden varlığı hissedilir.' | Open Subtitles | على الرغم من أنه نادرا ما تلحظ وجودها بالصوت الذي تصدره لتجتذب رفيقا في غضون الربيع |
| Bir diğer etmen de, bir değer yargılamasında bulundum ve benim değer yargılamamda, hayatın var olması, olmamasından iyidir. | TED | والعنصر الآخر هو حقيقة أنني أحكم على الأشياء بقيمتها وقيمة عملي هي حقيقة أن وجود الحياة أفضل من عدم وجودها. |
| Şimdi, şu anda Mars'ta potansiyel olarak hayat var olması ihtimaline yaklaşık olarak %50 diyebilirim. | TED | والان ، رأيي في الوضع الحالي هو أن فرص وجود حياةٍ على المريخ والتي من الأرجح وجودها على الكوكب ، هي واحد من إثنين. |
| Bundan da kadının bir süredir ingilterede bulunduğunu, ama adamın Yunanistana gitmemiş olduğu sonucuna varırız. | Open Subtitles | وهذا يدل على وجودها فى انجلترا لفترة من قبل وهو لم يذهب لليونان قط |
| Bunun varlığına giden yolu aydınlatan da Fritz Zwicky'nin süpernovalarıydı. | Open Subtitles | و كانت نجومُ "زويكي" المُستعرة التي أنارت الطريق لكشفٍ وجودها. |
| Onun buralarda olmasından hoşlandığını neden kabul etmiyorsun? | Open Subtitles | لمَ لا تعترف فحسب أنّكَ تحب وجودها بالجوار؟ |
| Burada olduğundan şüphelenmiyorlar. | Open Subtitles | مما يعني لا أحد قد يشتبه في وجودها هنا بيننا. لَكنَّه كَانَ شرطي، توم. |
| Burada olduğuna bile şükretmeli. | Open Subtitles | و عليها أن تكون بغاية السعادة لمجرد وجودها بمكان كهذا. |
| - Benim gözetimimde olmasını sağlarım. | Open Subtitles | سوف احرص على وجودها بالمنطقة التي أتولاها. |
| Kimsenin haberdar olmadığı, ama var olan düzlemler arasında geçiş yapabiliyorum. | Open Subtitles | يمكنني تحويل الطائرات من وجودها إلى لا أحد يعلم أين توجد |
| Dışarıda tek başına kalamaz. Zaten en başta burada olmaması gerekirdi. | Open Subtitles | لا ينبغي وجودها بالخارج هناك وحدها، وما حرى مجيئها لهنا أصلًا. |
| Bazı şarkılarda olmasına gerek olmayan şeyler var. | TED | وهناك بعض الاشياء لا تريد وجودها في الاغاني. |
| Bay Gardner, var olduğunu bildiğiniz bir fotoğraf için celb istediniz. | Open Subtitles | سيد غاردنر، أنت طلبت البحث عن صورة كنتَ تعلم عن وجودها |
| Bu varoluş düzlemini ancak hedefini öldürdükten sonra terk eder. | Open Subtitles | سيغادر فقط هذه الطائرة من وجودها عندما يحصل على قتلاه |