elbette, çocuk ölüm oranlarını azaltmak insani bakımdan en önemli şeylerden biri. | TED | وحتماً خفض معدل وفيات الاطفال هو امرٌ مهم جداً من الجانب الانساني.. |
elbette ebeveynlik hakkında söyleyemeyeceğiniz şeyler sadece bu dördü değil. Bizim için özellikle geçerli olan dördünü sizlerle paylaşacağız. | TED | وحتماً يوجد اكثر من 4 أشياء لا يمكن التحدث عنها فيما يتعلق الابوة والامومة ولكن نريد ان نتشارك معكم اليوم هذه الاربعة بالذات ..والتي تبينت لنا بصورة شخصية |
Doğru arı türü için, bu çok agresif diğer bir arı gibi görünebilir, ve gidip kafasını defalarca vurarak bir çok defa deneyip başından savmaya çalışıyor ve elbette kendini polenle kaplıyor. | TED | انها تقلد برسوماتها نوعاً من النحل العدائي الذي يبدو شريراً والذي يجول حولك والتي تحاول كثيراً ان تبعده عن رأسك بشتى الطرق .. وحتماً تغطي نفسها بحبوب الطلع |
Yani kesinlikle çok tohum satma gibi ticari bir ilgi var fakat neyse ki çiftçilerin almak istediği tohumları satıyorlar. | TED | وحتماً هناك مصلحة تجارية ببيع الكثير منها لكن نأمل أنهم يبيعون البذار التي يريد المزارعون شراءها |
Abur cubur yok, ölüm diyeti yok, ve ilaç kesinlikle yok. | Open Subtitles | بلا تحايل، ولا حميةٍ قاسية.. وحتماً بلا أدوية |
Ve tabii ki eğer bacak kayışları doğru takılmamışsa, bu noktada başka bir büyük heyecan yaşarsınız. | TED | وحتماً ان لم تكن اربطة الساقين في مكانها الصحيح فسوف تشعر بألم شديد .. |
Balı'deki stüdyom maymun ormanından sadece 10 dakika uzaklıktaydı. Ve tabii ki maymunların, bütün hayvanlar içinde en mutluları olmaları beklenir. | TED | ان الاستديو الخاص بي في بالي كان يبعد 10 دقائق عن غابة القردة وحتماً القردة يفترض انها الاكثر سعادة على كوكب الارض |
elbette, olayın her zaman karanlık bir yüzü var. | TED | وحتماً .. هناك جانب ممقت من تلك الصور |
Ben, elbette yıldızları yakan ilk göz olmaktan acı çekiyorum. | Open Subtitles | وربما، وحتماً بالتأكيد... أعاني من النظرة الأولى التي أشعلت النار في النجوم |
Ben, elbette yıldızları yakan ilk göz olmaktan acı çekiyorum. | Open Subtitles | وربما، وحتماً بالتأكيد... أعاني من النظرة الأولى التي أشعلت النار في النجوم |
Yürüyemiyordum, konuşamıyordum, yemek yiyemiyordum, hareket edemiyordum, elbette şarkı da söyleyemiyordum. Nefes bile alamıyordum, ama baktığımda yanımda annemi görünce gülümsemeden duramıyordum. | TED | حينها لم اتمكن من السير .. ولا من التحدث ولا الاكل .. ولا التحرك وحتماً لم اتمكن حينها من الغناء ولا حتى التنفس ! ولكن عندما استيقظت رأيت والدتي ولم استطع إلا أن ابتسم |
Ben elbette ki, | Open Subtitles | وربما، وحتماً بالتأكيد... |
Seni kandırmak istemiyorum. kesinlikle seni incitmeyi de istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أضلّلكَ وحتماً لا أريد أن أجرحكَ |
- Böyle konuşma. - Gerçek bu! Ve kesinlikle onlarla yapılacak bir şey yok! | Open Subtitles | إنها الحقيقة، وحتماً لن يكون باستطاعتك فعل شيء حيالهم. |
dedi. tabii ki, hiçbir şey olmadı. Kimse bir şey yapmadı. | TED | وحتماً لم يحدث شيء من هذا القبيل .. لم يقم اي احد باي شيء |
Ve, tabii ki bunlar kalanlar, ve onlar seçilmişlerdir. | TED | وحتماً تلك هي البقايا .. كلوحات مميزة |