| Kendinde değildin ve ben de bir karar vermek zorundaydım. | Open Subtitles | كنتِ فاقدة الوعي، وكان عليّ أن أتخذ قرارًا. |
| Beni kovacaktı. Bir şey yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | كان سيطردني من المنزل وكان عليّ أن أفعل شيئاً |
| Kurban olmayı bırakıp, olmadığım biri gibi davranmayı bırakmak zorundaydım. | Open Subtitles | وكان عليّ أن أقرر التوقف لكوني ضحيةً، لأحاول التوقف عن كونني شخصٌ آخر |
| Tanrı'dan bir dileğim oldu ve bir bağış yapmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | طلبت من الرب شيئاً وكان عليّ أن أقدم شيئاً |
| Herkesi bölgelere göre ayırdım. Tabii bu arada anneme bir yalan daha söylemek zorunda kaldım. | Open Subtitles | قمتُ بفرز الناس على حسب المناطق وكان عليّ أن أخبرُ أمي بكذبةٍ أخرى |
| İşler boka sardı ve gitmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | أصبحت الأمور في غاية السوء، وكان عليّ أن أغادر. |
| Vücudunda yaralanma vardı. Operasyonu ben yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | لديه نفس إصابة هذا الولد وكان عليّ أن أقوم بعمليته |
| Enfekte olmadığınızdan emin olmak zorundaydım. | Open Subtitles | وكان عليّ أن أتأكد أنكم غير مُصابين |
| Bale kostümlü resmini gördüm ve durmak zorundaydım. | Open Subtitles | رأيتُ هذه الصورة لكِ في "توتو"، وكان عليّ أن أتوقف. |
| Ve ben de durumunu okul müfettişine... ya da şerife açıklamak zorundaydım. | Open Subtitles | وكان عليّ أن ألتمس الصفح عنها... لمشرف المدرسة أو للمأمور. |
| Bunun gibi bir geçmişi olan insanların asla değişmeyeceğini düşünürdüm bu yüzden bize binlerce e-posta ve ayrıca selfie gönderen birçok katılımcının yaptığı gibi ben de varsayımlarımı tekrardan düşünmek zorunda kaldım. | TED | كُنتُ أعتقد أن الأشخاص الذين لديهم ماضٍ مثل ذلك لن يتغيروا أبدًا، وكان عليّ أن أُعيد النظر بشأن آرائي، كالعديد من المُشاركين الذين أرسلوا لنا آلاف الرسائل، والصور أيضًا. |
| Sonra ben, onu tutmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | وكان عليّ أن أحملها |