|             Bu yüzden dinlemek bize kalmış ve bu kolay olmayabilir.              | TED |              إذن الأمر متروك لنا للاستماع، وهذا قد لا يكون سهلاً.              | 
|             doğaçlama çalıyor ve hiç bir zaman daha öncekinin tamamen aynısını çalmıyor. ve bence, yoğun yaratıcılığa çok güzel bir örnek bu.              | TED |              ويعزف من بنات افكاره وحده ولا يكرر اي معزوفة على الاطلاق وهذا يعتبر نوع من الابداع اللحظي واعتقد ان هذا مثال رائع              | 
|             ve bu kemik süslenmiştir, ışığın kafatasından saçılmasıyla gördüğünüz gibi, boşluklarla, Yani soluduğumuz havayı ısıtan ve nemlendiren sinüsler ile.              | TED |              وهذا العظم يتخلله، كما ترون، ضوء ساطع من خلال الجمجمة مع تجاويف والجيوب الأنفية، التي تدفئ وترطب الهواء الذي نتنفسه.              | 
|             Bu benim işimde de genellikle kullandığım bir teknik, çünkü insanlar görüntülendiklerini bilmiyorlar.              | TED |              وهذا هو الأسلوب المفضل لدي في عملي لأن الناس لا يعلمون أنهم مراقبون.              | 
|             O an, hatalı işleyen bir zihne sahip olmanın neler hissettirdiğini ilk öğrendiğim andı. ve gerçekten zihin sağlığı savunucusu olduğum zamandı.              | TED |              هذا عندما أدركت مباشرةً ما يمكن أن تشعر به عندما يصيبك عطل في العقل. وهذا عندما أصبحت حقًا المدافع عن صحة الدماغ.              | 
|             ve bu iş kültürümüzdeki önyargıyı düzeltiyor, şu insanlıkdışı önyargıyı.              | TED |              وهذا العمل يصحح ذلك الانحياز في حضارتنا, ذلك الانحياز اللاانساني.              | 
|             Bu, bağlama göre mevcut deniz seviyesi ve bu da 4 milyondan fazla insanın yerinden olmaya karşı savunmasız kaldığı deniz deviyesi.              | TED |              للإيضاح، هذا هو المستوى الحالي للبحر، وهذا هو مستوى البحر الذي إذا تجاوزناه فإن أكثر من 4 ملايين شخص قد يضطرون للنزوح.              | 
|             Bizim durumumuzda ise, bie sembolü tasarlamak ve yapmak için kullanmak istiyoruz.              | TED |              وهذا الأمر ، في حالتنا نريد أن نستخدمه لتصميم وعمل رمز معين.              | 
|             ve kendisi tırnak işaretine benzeyen, şu sembolle devam ettirilme eğiliminde.              | TED |              وهذا بدوره يميل إلى أن يتبع بعلامات الاقتباس مثل هذا الرمز.              | 
|             Bunun yoğunlaşma denen şey yüzünden olmadığı ortaya çıkıyor, ve bu, şunu açıklıyor.              | TED |              يبدو ان ذلك ليس بسبب شيء يسمى غشاء التكثيف, وهذا يعطي تفسيرا لذلك              | 
|             Tahta, birkaç kat boya, silgi ve bir uçtan oluşuyor, bu uç da grafit, kil ve sudan yapılıyor.              | TED |              فهو مصنوع من الخشب المغطّى ببضع طبقات من الدهان، مع ممحاة ولُبّ، وهذا اللب مصنوع من الجرافيت، والطين، والماء.              | 
|             ve bu video yakın zaman önce yılın en iyi belgesel ödülünü aldı.              | TED |              وهذا هو الفيديو الذي حصل فعلا على جائزة كأفضل فيلم وثائقي لهذا العام.              | 
|             ve sen bunu başardın. Bu senin başarını ikiyle, üçle katlıyor.              | TED |              وأنت حققت ذلك وهذا يجعلك تفوز مرتين.. بل ثلاثة مرات أكثر              | 
|             ve bu günümüzde çevrimiçi sorunların üç ana kaynağından biri.              | TED |              وهذا احد المصادر الثلاثة الاساسية لمشاكل التواجد على الانترنت اليوم.              | 
|             Bu hem bu şirketlerin hissedarları, hem de menfaatçilerinin yararına.              | TED |              وهذا بالمطلق لصالح أصحاب الأسهم وأصحاب المعاملات في تلك الشركات.              | 
|             O zamandan beri artıyor ama şu an ki sayıyı bilmiyoruz.              | TED |              وهذا العدد ارتفع من ذلك الحين، ولكن ليس لدينا الأرقام بعد.              | 
|             Şu an derisi yüzülmüş... ...bu aslan pençesine bakıyoruz. Bana korkutucu bir şekilde... ...bir insan elini hatırlatıyor. İroniktir ki onların kaderi bizim ellerimizdedir.              | TED |              وطبعاً عندما ننظر الى كف اسد .. تم سلخه .. يذكرنا ذلك .. بكف الانسان .. وهذا مثير للسخرية .. لان مصيرهم بين أيدينا              | 
|             Bunun biraz bilim kurgu gibi göründüğünü biliyorum, işte şimdi geleceğe doğru bakıyoruz.              | TED |              وهذا يبدو كما لو أنه خيالٌ علمي ونحن نطلق نحو المستقبل بسرعة كبيرة              | 
|             Yapmak istediğimiz bu, böyle sanal dünyalar yaratmak, Yani dünyayı keşfeden Dave Gallo ya da başkası değil; keşfeden sizsiniz.              | TED |              وهذا ما نود أن نحققه إتاحة هذه الأماكن في الواقع الافتراضي ولا يكون الأمر مقتصراً على أحد، بل يمكنك أنت              | 
|             Amacımız da bu. İnsanların yardım almaktan kaçınmaması, daha kolay yardım almasını sağlamak.              | TED |              وهذا هو الهدف، جعل الأمر أسهل للناس للحصول على المساعدة من تجنب المساعدة.              | 
|             Hayır! ve bu durum beynin ağında karmaşa yapıyor buna öğrenilmiş felç deniyor.              | TED |              لا. وهذا يدخل في الدوائر العصبية في المخ، ونسمي هذا بالشلل المتعلم، حسنا؟              |