| Zengindi, yakışıklıydı, ve onunla bitirdin. | Open Subtitles | لقد كان غنياً ووسيماً وإنفصلتِ عنه |
| Zengindi, yakışıklıydı, ve onunla bitirdin. | Open Subtitles | لقد كان غنياً ووسيماً وإنفصلتِ عنه |
| - Çok genç ve yakışıklıydı. - Zavallı Fatty. | Open Subtitles | لقد كان شاباً ووسيماً المسكين فادي |
| Sonsuza dek genç ve yakışıklı kalacak olması çok tuhaf. | Open Subtitles | هذا نوع من الأساطير كيف أنه لا يزال صغيراً ووسيماً للأبد |
| Ama Sanjana erkek arkadaşın, akıllı ve yakışıklı olması gerektiğini yoksa Raj'ın harekete geçmeyeceğini söyledi. | Open Subtitles | لكن سانجانا قالت بأن الصديق المزيّف يجب أن يكون ذكيّاً ووسيماً والا فإن راج لن يتأثّر |
| Genç ve yakışıklı olduğumda ve gücüm varken bir film yapardım ve onları güldürürdüm ve onları ağlatırdım. | Open Subtitles | حينما كنتُ شاباً ووسيماً وكانت لدىّ الطاقة... كنتُ سأتوق إلى تمثيل فيلم ٍ... وأجعلهم يضحكون... |
| Ebedi gençliğinin alacakaranlığında bile yaşlı adam şeytanca zeki ve serseri bir yakışıklıydı. | Open Subtitles | {\pos(192,230)}حتى في وهج شبابه الخالد، كان العجوز عبقرياً ووسيماً بشكل خبيثٍ" |
| Darius iyi biriydi. Zekiydi, yakışıklıydı. | Open Subtitles | كان (داريوس) رجلا صالحاً، كان ذكياً ووسيماً. |
| ve genç, ve yakışıklı. | Open Subtitles | و شاباً ووسيماً |