| Ben saf bir ruh değilim... ama vücudu kendine ağır gelen bir adamım. | Open Subtitles | لستُ روحاً صافيا بل أنا إنسان ولشقي الجسدي حِملٌ يثقل كاهلي |
| ağır mide zihni gölgeler. Böylece günaha karşı koyamazsınız. | Open Subtitles | ،الجسم الثقيل يثقل على العقل وهو ما يؤدي بك للاستسلام للخطيئة |
| Eğer kalbin ağır geliyorsa en iyi tedavi cezadır. | Open Subtitles | عندما يثقل فؤادك، دعني أخبرك، العقاب الحقيقي رحمة. |
| Dünyanın yükünü omuzlarında taşıdığında insanları kendine yaklaştırman, onlara güvenmen pek kolay olmuyor. | Open Subtitles | عندما يثقل العالَم كاهلك يصعب الانفتاح على الناس والثقة بهم |
| Biz ama çocuklar. Başka bir şey ama sırtında elbise, Arzu nasıl denetlemek için hiçbir fikri yoktu. | Open Subtitles | كنّا طفلين لا يثقل ظهرينا إلّا ثيابنا، تحدونا رغبة نجهل كيفيّة تطويعها |
| Anlamalısın, bu vicdanıma ağır bir şekilde yük olmadığında, gün geçmiyor. | Open Subtitles | عليك ان تفهم انه لا يمر يوم بدون ان يثقل ذلك على ضميري |
| Anlamalısın, vicdanıma ağır gelmeyen bir gün bile geçmiyor. | Open Subtitles | عليك أن تفهم أنه لا يمر يوم لا يثقل ذلك ضميري |
| ağır mide zihni gölgeler. | Open Subtitles | إن الجسم الممتليء يثقل على العقل |
| Nasıl insana ağır geldiğini hatta kendini soyutlamasına neden olduğunu. | Open Subtitles | كيف يمكن له أن يثقل كاهلك، يعزلك حتّى |
| Vicdanıma çok ağır geliyordu. | Open Subtitles | كان يثقل كثيراً على ضميري |
| Stacy kocasıyla ilgili bir konuda içini döktü ve artık bana ağır gelmeye başladı. | Open Subtitles | ستيسى) أفضتْ إلىّ بسرٍّ عن زوجها) وهذا يثقل كاهلى بشدة وما الذى أفعله |
| Bu sana ağır geliyordur. | Open Subtitles | وهذا لم يثقل اي شيء عليك |
| Aida'nın birkaç günü vardı. ağır gelmiş olmalı. | Open Subtitles | أيدا" ستحتاج أيام فقط " وهذا يثقل عبئها |
| - Ruhunun üstünü mirasının ağır yükü kaplamış ama her zaman böyle olmayacak bunu bilmemesine rağmen Minos seni güzelce ilerideki görev için hazırladı. | Open Subtitles | العبء الذي ورثته يثقل ...كثيراً على روحكِ و لكنّه لنْ يكون كذلك دوماً (على الرغم من كونه قدْ لمْ يعلم ذلك, قام (ماينوس بتحضيركِ جيداً للواجب الذي أمامكِ |
| Dünyanın yükünü omuzlarında taşıdığında insanları kendine yaklaştırman, onlara güvenmen pek kolay olmuyor. | Open Subtitles | عندما يثقل العالَم كاهلك يصعب الانفتاح على الناس والثقة بهم |
| Eyaletler sadece bir eyaletin yükünü taşıyarak ekonomik dengeyi sağlayabilir. | Open Subtitles | بطريقة منصفة لكافة الولايات... ... لكي لا يثقل أحد كاهل الدولة... |
| Bunun senin sırtında epey süredir bir yük olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أن هذا كان يثقل عليك كل هذه المدة |
| Bunun senin sırtında epey süredir bir yük olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أن هذا كان يثقل عليك كل هذه المدة |