| Ama ne pahasına olursa olsun, olmak zorunda işte o kadar! | Open Subtitles | لكن هذا يجب أن يحدث بأي ثمن، و هذا كل شيء |
| İyi haber şu ki, bu böyle olmak zorunda değil. | TED | الأخبار الجيدة أنه ليس هذا ما يجب أن يحدث |
| David, bunun acı verdiğini biliyorum, ama böyle olması gerekiyor. | Open Subtitles | ديفيد، أعلم أن هذا مؤلم ولكن هذا ما يجب أن يحدث. |
| Bu imkansız. Yedi saat olmalıydı. | Open Subtitles | هذا مستحيل هذا يجب أن يحدث خلال 7 ساعات |
| Burada Olması gereken bir numaralı şey; sosyal ağların, platformlarını onarmasıdır. | TED | لذلك، الشيء الوحيد الذي يجب أن يحدث هنا هو أن شبكات التواصل الاجتماعي تحتاج إلى تصليح منصاتها. |
| Evet... Güya kaçırıcısına aşık olması gerekiyordu ama bu dava tersine işliyor. | Open Subtitles | هي يجب أن تقع في غرام خاطفها وذلك ما يجب أن يحدث. |
| Olayın bu olmak zorunda olmadığını fark ettim. | TED | أدركت أنه لا يجب أن يحدث ذلك على الإطلاق. |
| Bir şeyler olmak zorunda, biliyorum. Bazı değişiklikler yapılmak zorunda. | Open Subtitles | أعرف أن شيئ ما يجب أن يحدث وأن التغيير لا بد حدوثه |
| Bunların hiçbiri olmak zorunda değildi. | Open Subtitles | لاشيء من هذا القبيل في الواقع كان يجب أن يحدث |
| River'la yapman gereken bütün o seyler var ve bunlarin hepsi olmak zorunda. Burada ölemezsin! | Open Subtitles | لديك علاقتك بأكملها مع ريفير وكل ذالك يجب أن يحدث فلا يمكنك أن تموت هنا |
| Karl kendine gelir gelmez olmak zorunda. | Open Subtitles | بمجرد أنا أعلم أن كارل بخير، هذا ما يجب أن يحدث. |
| Burada olanları anlaman için daha ne olması gerekiyor? Anlıyorum zaten. | Open Subtitles | ما الذي يجب أن يحدث لك أيضاً لتفهم ما يحصل؟ |
| Herşeyi size yüzyüze anlatacağım, Fakat,hmm,bunun özel olması gerekiyor. | Open Subtitles | سأخبركِ كل شيءٍ شخصياً لكن، يجب أن يحدث هذا بشكلٍ سري |
| İmkânsız. 7 saat olmalıydı. | Open Subtitles | هذا مستحيل هذا يجب أن يحدث خلال 7 ساعات |
| Şimdiye kadar bir şey olmalıydı. | Open Subtitles | كان يجب أن يحدث شئ بحلول ذلك الوقت |
| Evet, seni arayıp uyarmayı düşündüm ama sadece Olması gereken herşeyi olması gerektiğine karar verdim. | Open Subtitles | أجل، اسمعي، لقد فكّرت في أن أتصل و أحذّركِ و لكنني فكرتُ نوعاً ما أن ما يجب أن يحدث سيحدث |
| Şu an Olması gereken şeyi anlıyorsun değil mi? | Open Subtitles | أنت تعلم ما الذي يجب أن يحدث الآن ، صحيح ؟ |
| Bu hafta sonu olması gerekiyordu. | Open Subtitles | يجب أن يحدث الحمل في عطلة نهاية هذا الأسبوع |
| Bunun gibi bir kanıt bir daha asla olmamalı. | Open Subtitles | دليل على أن شيئًا كهذا لا يجب أن يحدث مجددا. |
| Fakat, muazzam hikayeye göre, bunların hiçbiri olmamalıydı. | TED | إلا أنه، وتبعاً للقصة الكبيرة، لاشئ من هذا يجب أن يحدث |
| Onlar geliştiler, Cassandra, olması gerektiği gibi geliştiler. | Open Subtitles | لقد تطوروا يا كاساندرا، تطوروا فحسب، كما كان يجب أن يحدث |
| Tam da bu yüzden gerçekleşmesi gerek. | Open Subtitles | وهذا هو السبب أنه يجب أن يحدث. |
| Bir şeylerin yapılması gerektiğini herkese söylemek için bugün buradayız. | Open Subtitles | اليوم نحن هنا لنقول للجميع أن شيئا يجب أن يحدث |