| - Doğru üzerimize geliyor. - Chris, geri gel, geri gel! | Open Subtitles | انة يجيء مباشرة نحونا - كرس، ارجع ارجع - |
| Hayatım, buraya gel. | Open Subtitles | العزيز، يجيء هنا. |
| Haydi ama, ne oldu? | Open Subtitles | [مكابح هوائية تهسهس] أوه، يجيء. أيّ الآن؟ |
| Pekala çocuklar, Haydi. | Open Subtitles | حسنا، أولاد، يجيء. |
| Ve şimdi, ilk 10'dakileri ezen, 70'lerin gerçekten ilk hit parçası geliyor. | Open Subtitles | والآن، تحطيم إلى الأعلى العشر، يجيء الضربة البشعة جدا الأولى ' سبعينات، |
| Banyo yoğun buhar kaplıydı. Ama fıskiyenin suyu yeraltı kaynağından geliyor. | Open Subtitles | نعم، لكن ماء النافورة يجيء من نبع تحت الأرض كبرودة ثلج |
| - Nasıl bu şeyin üstesinden tekrar geleceğim? - hadi Yapma. | Open Subtitles | - لذا هكذا يجيء أنا يجب أن مرّ بهذا الشيء ثانية؟ |
| Yumurta hazır hale geldiğinde uyuyan spermleri uyandırma vakti de gelir. | Open Subtitles | حين تكون البويضة مستعدّة وفي الانتظار، يجيء وقت إيقاظ المني النائم. |
| şimdi gel ve basın ile tanış. | Open Subtitles | يجيء الآن ويقابل الصحافة. |
| Gung, sen benimle gel. | Open Subtitles | جانج، يجيء معي. |
| Benimle gel Prensesim Anhsunamun. | Open Subtitles | يجيء معي الأميرة أخ نو سامون. |
| Haydi sarıl bana, sarıl, sarıl. | Open Subtitles | يجيء. تعال. تعال. |
| Tamam, Haydi. | Open Subtitles | الموافقة، يجيء. |
| Haydi, Sam, Haydi. | Open Subtitles | هيا ، وسام ، يجيء. |
| Kamyon değerli mallarla yüklendi, sana doğru geliyor. | Open Subtitles | فقط توقّف عن حمل مال حقيقي، وهو يجيء طريقك. |
| Eski dostumuz El Blanco nihayet bu tarafa geliyor. | Open Subtitles | صديقنا القديم أل بلانكو يجيء هذا الطريق أخيرا. |
| geliyor galiba! | Open Subtitles | أعتقد هو يجيء. نحن يجب أن نتوقّف هذه السيارة. |
| Bayanlar? hadi, gidiyoruz. 10'a kadar otoyolda olmalıyız. | Open Subtitles | سيداتي، يجيء دعنا نذهب نحن سوف نيكون على أنا 10 بحلول الـ10 : |
| Bu yılbaşı gecesi hadi Yılbaşı ağacına bak. | Open Subtitles | هي عشية عيد الميلاد، يجيء. إنظر إلى شجرة عيد الميلاد. |
| Öyle bir zaman gelir ki, ileriye bakacağına geriye bakarsın. | Open Subtitles | يجيء وقت هناك عندما أنت... إنظر للوراء بدلا من أمامي... |
| Yalnızca bir dakika sürer. İçeri gelin. | Open Subtitles | هو سيأخذ فقط في الدقيقة يجيء في |
| Ne yaptığını bilmediğimi mi sanıyorsun? Buraya gelip itiraf etmemi isteyen onuncu polissiniz. | Open Subtitles | أنت مثل الشرطي العاشر الذي يجيء هنا يحاول إلى تعلّق بي حتى أعترف. |