| Kim bu yeni, ölümcül sektöre yatırım yapmayı ister ki? | TED | هل لأحد منا أن يستثمر في تلك الصناعة الجديدة المميتة؟ |
| Walt birden bire Lazer Tag'e yatırım yapmaya karar verdi. | Open Subtitles | والت قرر بشكل مفاجئ أن يستثمر في مجال ألعاب الليزر |
| Aklı başında biri neden iş yapmak için en azından görünürde berbat bir yer gibi görünen bir topluma yatırım yapar ki? | TED | لماذا يفترَض لأي إنسان بكامل قواه العقليّة أن يستثمر في مجتمع يعاني على الأقل في ظاهرُه، من معوقات جمة لدخول عالم الأعمال؟ |
| Onun bir fona yatırım yapmasını sağlayacaktım ama bunun yerine, ek hesap analizleri konusunda onu sorgulamaya başladım. | Open Subtitles | كان مفتضا بي أن أجعله يستثمر في تمويلنا لكن بدلا من ذلك بدأت أحدثه عن عقوبات المزايدة في المسودات |
| Çok uluslu bir kuruluş olan Carlyle Gurup telekomünikasyon, sağlık ve özellikle savunma gibi hükümetle ilgili endüstri dallarında yatırım yapıyordu. | Open Subtitles | والذي يستثمر في صناعات ثقيلة منظمة بواسطة الحكومة مثل الإتصالات والعناية بالصحة، وخصوصا الدفاع |
| Yazılıma yatırım yapmadan önce istiyor. | Open Subtitles | يقول بأنّه يريدهم قبل أن يستثمر في البرنامج |
| Adam yatırım için babasına gitmiş. | Open Subtitles | طلب الشاب من والده أن يستثمر في الـمشروع |
| Babam bana şirketime yatırım yapabilecek bir girişimci sermayeci adamla görüşme ayarladı. | Open Subtitles | لقد أعدّ لي أبي إجتماعاً مع ذلك المُستثمِر الرأسمالي و الذي قد يستثمر في شركتي |
| Hem, herhangi bir şüphem olsaydı kayınpederimin oraya yatırım yapmasına izin verir miydim ki? | Open Subtitles | في الواقع، لو كانت لديّ أيّ شكوك، فهل سأجعل والد زوجتي يستثمر في ذلك الصندوق؟ |
| Yetişkin, başarılı bir bilim insanının renkli iç çamaşırlarıyla uçan adamlarla ilgili resimli kitap satan bir dükkâna yatırım yapmasının parasal ve zihinsel kaynaklarını boşa harcıyabileceğini görüyor musun? | Open Subtitles | هل تري كيف لرجل بالغ وعالم متمكن ان يستثمر في متجر |
| Onun bir fona yatırım yapmasını sağlayacaktım ama bunun yerine, ek hesap analizleri konusunda onu sorgulamaya başladım. | Open Subtitles | كان من المفترض أن أطلب منه أن يستثمر في التمويل، بدلاً عن ذلك، بدأت أتحدث إليه حيال فرص فرط السحب المالي، |
| Sağlık hizmetine yatırım yapan özel bir şirket. | Open Subtitles | إنه رجل لديه أسهم خاصة يستثمر في الرعاية الصحية |
| "Bir iş adamı kendi parasıyla yatırım yapmaz." | Open Subtitles | رجل الأعمال لا يستثمر في أمواله |
| Muhtemelen babamın, Batı Hindistan kölelerinin sırtından kazanmaktansa %4'lük devlet tahvillerine yatırım yapmayı seçmesi gerçeği sayesinde. | Open Subtitles | سبب ذلك ربما أن والدي إختار أن يستثمر في 4% من سندات الحكومة بدلًا من الإعتماد على ظهور عبيد الهند الغربية |
| Çünkü -- Google buna 2007'den beri yatırım yapıyor, Tesla bunu yapacak, Apple bunu yapacak, imalatçılar bunu yapacaklar. | TED | لأنه، أيضا -- جوجل يستثمر في هذا منذ عام 2007 ، تيسلا تنوي أن تفعل ذلك، أبل تنوي أن تفعل ذلك، الشركات المصنعة تنوي أن تفعل ذلك. |
| (Alkışlar) Eğer beni dinliyor ve bir sosyal medya şirketinde çalışıyorsanız ya da yatırım yaptıysanız ya da bilemiyorum, birine sahipseniz bu tavsiye sizin için. | TED | (تصفيق) فإذا كان أحدكم يسمع إلى محادثتي، ويعمل في شركات وسائل التواصل الاجتماعي أو يستثمر في إحداها، أو لست أدري، يمتلك إحداها، هذه نصيحتي إليك. |
| San Diego'daki bir sürü şirkete yatırım yapar. | Open Subtitles | -انه يستثمر في شركات سان دياغو دائماً |
| Bay Ellison kumara yatırım yapıyor. | Open Subtitles | مستر اليسون يستثمر في القمار. |
| Martin Charles'a yatırım yapmasını sağladım. Ne yaptın ne yaptın? | Open Subtitles | -لقد جعلتُه يستثمر في "(مارتن)/(تشارلز )". |
| Beau, Seth Parrino'ya çocuk programlarına yatırım yapacağını söylemişti o yüzden belki bir alakası vardır. | Open Subtitles | قال (بو) لـ(سيث بارينو) أنّه يستثمر في برامج الأطفال، لذا لربّما الأمر له صلة. |