|       Hepsi kendi seçtiği hayatı yaşıyor, daha iyi bir dünya için ellerinden geleni yapıyorlar.       | Open Subtitles |        كُل واحدٍ منهُم يعيشُ حياةً اختارها مُساهمينَ بأقصى ما يستطيعون لجعلِ العالم أفضَل       | 
|       Keşiş gibi yaşıyor.Aklı başına gelmiş.       | Open Subtitles |        الفتى يعيشُ مثل الراهبْ , وضعَ نفسة فوق الطريق السليم       | 
|       Evet, ama şimdi uzaklarda yaşıyor. Onu göremiyorum artık.       | Open Subtitles |        نعم، لكنه يعيشُ في مكا نبعيد لا استطيع رؤيته بعد الأن       | 
|       Bugün kutladığımız şey bize gelen mesaj, içimizde yaşayan Aydınlık.       | Open Subtitles |        اليوم سنحتفل لأن الرسالة وصلت إلينا ولأن الضوء يعيشُ بداخلنا       | 
|       Kolombiya'nın kırsal bölgelerinde yaşayan nüfus yaklaşık 15 milyon.        | TED |        يعيشُ الآن حوالي 15 مليون شخص في ريف كولومبيا.        | 
|       Telefon rehberinde yok, ama buraya yakın bir yerde oturuyor.       | Open Subtitles |        لايوجد سجل لهاتفهِ لكنهُ يعيشُ قريباً من هنا       | 
|       Ailesinde kimse burada yaşamıyor ve arkadaşlarının hepsi garip tipler ve geri zekalılar.       | Open Subtitles |        لا أحد من عائلتهُ يعيشُ هنـا وجميع أصدقائه متحيزين لبعضهم وحقيرين       | 
|       Bir adam ya da kadın, tüm hayatını yaşar,       | Open Subtitles |        يعيشُ رجلٌ أو امرأةٌ طوالَ حياتهِم       | 
|       Burada yaşıyor. Kaçak avlanıp çöpleri temizliyor.       | Open Subtitles |        كان يعيشُ هنا للقيام بالصيد الغير مشروع و السرقة       | 
|       Arlington, Virginia'da, buraya 8 kilometre uzaklıkta yaşıyor. Adresi elimde.       | Open Subtitles |        يعيشُ في (فرجينيا), أربعة أميال من هنا . لدي عنوانه       | 
|       Sadece ben değil. O da burada yaşıyor.       | Open Subtitles |        لستُ أنا فقطْ، بل هو أيضًا يعيشُ هنا.       | 
|       Gözden Düşen okyanusun diğer ucunda yaşıyor.       | Open Subtitles |        فإن "ألساقط" يعيشُ فى مكانِ بعيدُ فى المحيط.       | 
|       Şu anda kendi kurduğu dünyasında yaşıyor.       | Open Subtitles |        إلى الآن إنهُ يعيشُ في عالمٍ من صنعهِ       | 
|       Diyelim ki bunlardan birinde akıllı bir tür yaşıyor bu gezegendeki on milyon yaşam türünden biri ve bu türün bir alt kümesi her şeyi çözdüklerine inanıyor.       | Open Subtitles |        إفترضوا أن على واحدٍ منها يعيشُ نوع ذكي واحد من العشرة مليون شكل للحياة التي قد تعيشُ على ذلك الكوكب. و أن هناك مجموعةٌ فرعية من هذا النوع       | 
|       Bacamızda bir tane yaşıyor, ama iki yıldır faremiz olmadı, o yüzden merak etmiyoruz.       | Open Subtitles |        حسناً, هنالك شيئاً يعيشُ في مدخنتنا ولكنَّنا لم نحضى بفأرةٍ واحدة لمدة سنتين لذلك لا نسألُ عن ما يريبنا ما يظهرُ لديَّ هنا, هو أنَّكما غيرُ مسموحٍ لكما بالتبني       | 
|       Ama belli ki, bu binada yaşayan birinin potansiyeli var.       | Open Subtitles |        ولكن من الواضح، أنّ أحدًا يعيشُ في هذا المبنى، لديهِ إمكانيّات.       | 
|       Ya da, sanki içinde yaşayan bir yabancı varmış gibi hissediyor olacak.       | Open Subtitles |        أو شيء آخر سيشعرك أن هنالك غريبا يعيشُ في داخلك       | 
|       Buranın yerlisi bir efsaneyi, tek başına ormanda yaşayan bir adamı duymuş muydunuz?       | Open Subtitles |        هل سمعتما بـ أسطورة محلية عنْ رجل يعيشُ هنا في البرية لوحدّه؟       | 
|       Köyde yaşayan Japon adamı tanıyor musun?       | Open Subtitles |        تعرفين أنّ هناك رجلاً يابانيًا يعيشُ في القرية، صحيح؟       | 
|       Marty alt kattaki komşumuz. Tam altımızdaki dairede oturuyor.       | Open Subtitles |        (مارتي ) هو جارنا السُفلي يعيشُ تحتنا مُباشرةً       | 
|       - Yani Kongre üyesi artık burada yaşamıyor mu?       | Open Subtitles |        إذا عضو الكونجرس لا يعيشُ هنا بعد الآن. لا.       | 
|       Bir adam hapiste yaşar ve ölür.       | Open Subtitles |        يعيشُ رجلٌ في السجن و يموت       | 
|       İnsanların penguenlerle yaşadığı bir rüyaydı.       | Open Subtitles |        كانَ مُجَرَد حُلم حيثُ يعيشُ الناسُ معَ البطاريق       |