| Al Gore dünyayı değiştirmek üzere yola çıktığında bunu tek başına yapmadı. | TED | عندما اراد ال جور ان يغير العالم من جديد لم يفعلها بنفسه |
| Bana seslenmesini bekledim ama yapmadı. | Open Subtitles | انتظرت طوال الوقت صياحه باسمي ولكنه لم يفعلها قط |
| Sonbahar geldi. Demek ki yapacak daha önemli şeyleri var. | Open Subtitles | ونحن في الخريف وبشكل واضح فإنّ لديه أمور أفضل يفعلها |
| bunu onlarca kez yaptığını gördüğümü biliyordu o yüzden herhalde aptal olduğumu düşünmüştür. | Open Subtitles | كان يعلم أني رأيته عشرات المرات يفعلها لذا أتخيّل أنه كان يظنني غبيًا |
| Sanırım bir babanın yapmak zorunda olduğu şeylerden biri bu. | Open Subtitles | أعتقد أنها واحدة من الأشياء الواجب على الأب أن يفعلها |
| O konuşmuyor . O normal bir çocuk şeyler yapmaz . | Open Subtitles | إنه لا يتكلّم, و لا يفعل معظم الأشياء التي يفعلها الأطفال |
| Bundan önce hiçbir Lord Kumandanın yapmadığını yaptı ve Yabaniler'i kapımızdan geçirdi. | Open Subtitles | لقد ترك الهمج يدخلون عندنا، حيث لم يفعلها أي قائد من قبله |
| Çekin arkasına pul yapıştırmak yasalara tamamen uygun, küçük çocuk. Çoğu insan vakit kazanmak için böyle yapar. | Open Subtitles | الختوم مقبولة شرعياً ، ايها الصغير والكثير من الناس يفعلها توفيراً للوقت |
| Diğerlerine çok zor geldi. İlk yapan sensin. | Open Subtitles | الآخرون وجدوها صعبة جدا انت أول من يفعلها |
| Umarım yoktur-- Bütün bu zırvalıklarla beni yapmasına izin veriyorum. | Open Subtitles | أنا لا أمل ذلك ليس مع الأشياء التي أتركه يفعلها لي على أي حال إنتظر هنا |
| Henri Young bu işi yalnız yapmadı. Bütün katilleri yakalayamadılar. | Open Subtitles | هنرى الصغير لم يفعلها بمفردة إنهم لم يقبضوا على كل القتلة بعد |
| Henri Young bu işi yalnız yapmadı. Bütün katilleri yakalayamadılar. | Open Subtitles | هنرى الصغير لم يفعلها بمفرده انهم لم يقبضوا على كل القتله بعد |
| O bunu yapabilecek kadar soğukkanlı biri değil. bunu o adam yapmadı. | Open Subtitles | إنه ليس من ذوى الدم البارد هذا الشخص لم يفعلها |
| Cenazeyi benim halletmem lazım çünkü yapacak başka kimse yok. | Open Subtitles | اريد أن أقيم العزاء لانه لا يوجد احد آخر يفعلها |
| Ne yaptığını bilmeyen çocukların yaptığı salakça şeylerden biri işte. | Open Subtitles | من الأشياء السخيفة التي يفعلها الأطفال و لا يدرون ما يفعلونه |
| bunu kendisi yapmak için burada olmayan bir aile üyemin neden olduğu acıyı, itiraf etme ihtiyacı hissediyorum. | TED | أشعر بالحاجة إلى الاعتراف بالمعاناة التي سببها أحد أفراد أسرتي، والذي لا يتواجد هنا لكي يفعلها بنفسه. |
| Bak! Biliyorum.Ama başkalarına söylersen bir daha yapmaz. | Open Subtitles | أعرف، لكن لو أخبرت الآخرين لن يفعلها مجدداً |
| Onun yapmadığını sen de biliyorsun. Hepiniz biliyorsunuz. | Open Subtitles | أنتِ تعلمين بأنه لم يفعلها كلكم تعلمون ذلك |
| Vaftiz babaları bu tür şeyler yapar. | Open Subtitles | هيا, هذه هى الاشياء التى يفعلها الاباء الروحيين , تعال معنا |
| Çünkü bunu yapan adam, bunu yapmaya elverişli değil. | Open Subtitles | لأن الرجل الذي قام بها لا يستطيع أن يفعلها |
| bunu yapmasına izin verirsem, muhtemelen kendisini öldürecek. | Open Subtitles | الاَن، إن تركته يفعلها على الأرجح سيقتل نفسه |
| -Ama niye yapsın ki? -Strange onu bulmadan önce ne yaptığını geçiştirdi gibi sanki. | Open Subtitles | ولماذا يفعلها ان لم يكن سيستفيد شيئا من هذا ؟ |
| Belki Johnny yapmamıştır. Başka birisi de yapmış olabilir. | Open Subtitles | ربما ان جونى لم يفعلها كان من الممكن ان ياخذها اى احد |
| Kırmızı yandığını gördüm ve iyi sürücülerin yapması gerektiği gibi durdum. | Open Subtitles | إذًا رأيت الإشارة حمراء، وقد قمت بالتوّقف كما يفعلها السائقون الجيّدون. |
| - Ve her taraftaki insanlarla konuşuyordum, Hartford, New Haven. - bunu yapabilir, Henry. | Open Subtitles | وانا كنت اتحدث للناس بكل مكان في هارتفورد، نيوهيفن هو يستطيع ان يفعلها يا هنري |