Hayatımın her an sona erebileceği fikri beni hayatın sunduğu şeylerin güzelliğini, sanatını ve korkusunu tamamen kucaklamam için özgür kılıyor. | Open Subtitles | إن فكرة انتهاء حياتي في أية لحظة تحررني لكي أقدّر تماماً الجمال والفن والهلع المصاحبة لكل ما يقدمه لنا عالمنا هذا |
Bilimin bize sunduğu bu. Oyun yoluyla bilinmezliğe adım atma olasılığı sunuyor, değil mi? | TED | وهذا ما يقدمه العلم لنا. إنه يوفر إمكانية الخطو نحو الشك عن طريق عملية اللعب، أليس كذلك؟ |
Afrika'nın geniş imkanları bulunmakta, ancak, Batı medyasının izleyicilerine geniş biçimde sunduğu çaresizlik ve umutsuzluk söyleminden yer bulamamaktadır. | TED | أفريقيا لديها فرص هائلة لم تنقل عبر الإنترنت من البؤس واليأس والذي يقدمه الإعلام الغربي لجمهوره الكبير. |
Asıl nokta, her bir yardımcının sağladığı desteği en üst düzeye çıkarmak, tek bir kilolitre yakıt boşa harcamadan. | TED | مفتاح الحل هو بمضاعفة الدعم الذي يقدمه كل مساعد منهما. عدم إضاعة كيلو لتر واحد من الوقود. |
Biraz işin içine girince, tıpkı babamın bana sağladığı destek gibi diğer bakıcıların da sağladığını gördüm ve bu, sağlık sisteminde hayati bir rol oynuyor. | TED | وحينما نظرت بعمق رأيت مقدمى الرعاية يقدمون نفس الدعم الذى كان يقدمه لي والدي ويقومون بدور مصيري فى نظام الرعاية الصحية |
Bu bizim için çok önemli bir değişimdi çünkü başarıyı toplumun bize sağladığı toplu bir ölçü olarak tanımladığımız andan itibaren başarı ölçülebilir oldu. Çünkü eğer başarı toplumdaysa o zaman buna işaret eden birçok veri vardır. | TED | وكان هذا تحول مهم جدًا بالنسبة لنا لأن اللحظة التي عرفنا فيها النجاح بأنه تدبير جماعي يقدمه لنا المجتمع أصبح قابلًا للقياس لأنه إذا كان في المجتمع، هناك نقاط بيانات متعددة حول ذلك |
Ben, inançlı bir şekilde haftada iki kere gelip, Profesörün her biri alkışa değer performansıyla büyülediği yüzlerce kişiden yalnızca biriydim. | Open Subtitles | لكنت واحد من المئات الذين يتوافدون عليه مرتين في الإسبوع لكي يُبهَروا بما يقدمه الأستاذ لكل فعل يستحق التصفيق |
Ben, inançlı bir şekilde haftada iki kere gelip, Profesörün her biri alkışa değer performansıyla büyülediği yüzlerce kişiden yalnızca biriydim. | Open Subtitles | لكنت واحد من المئات الذين يتوافدون عليه مرتين في الإسبوع لكي يُبهَروا بما يقدمه الأستاذ لكل فعل يستحق التصفيق |
Aslında, bu çoğu ebeveynin sunduğu şey olabilir, bizim çabaladığımız ve sunduğumuz şeyin tersine. | TED | حقيقة , ربما هذا ما يقدمه الكثير من الآباء وعكس هذا , هوا ما نحاول أن نقدمه |
Hepimize sunduğu, bir yer, bir iş, planlarının devamı için destek. | Open Subtitles | ما يقدمه لنا جميعاً مأوى وعمل ودعم لننفذ خطته |
Amacı, dünyanın kendisine sunduğu tüm kokuları duymaktı... ..özellikle de yeni olanları. | Open Subtitles | الغاية عنده هى امتلاك كُلّ شىء يقدمه العالم فى طريقِ الروائحِ شرطه الوحيد بدأ بأنّ تلك الروائح كانت جديدة بذاتها |
Mendez, dünyaya sunduğu her şeyin tamamen aksine yaşıyordu, Gibbs, ve her şey kâr amaçlıydı. | Open Subtitles | لقد عاش مينديز معتمدا على كل شئ يقدمه للعالم ، جيبز وكله من اجل الربح |
Will Graham'in etrafındakilere sunduğu kafası karışık adam bu cinayetleri işleyemez, çünkü bu kişi bir hayal ürünü. | Open Subtitles | الرجل المحتار الذي يقدمه ويل جراهام للعالم لا يمكن أن يرتكب هذه الجرائم لأن هذا الرجل مجرد خيال |