| Sadece orta sınıf ve üst sınıf hakkında konuşacağım çünkü en çok bizler inkâr ediyoruz. | TED | سأتحدث فقط عن الطبقات المتوسطة والعليا، لأننا أكثر من ينكر. |
| Yani, insanlar bugün bile inkâr ediyorlar. | Open Subtitles | أقصد حتى هذه الساعة ينكر الكثير هذه المعلومة |
| Belli ki kendisi onların gözde adamlarından biri ve tacizi reddediyor. | Open Subtitles | على مايبدو، أنّه واحد من أفضل رجالِهم وهو ينكر أمر المضايقة |
| Yaptığını reddediyor. Gerçi onu reddetmek "yaptım" demenin bir diğer anlamı ama olsun. | Open Subtitles | ينكر فعل الأمر، وعندما ينكر فعل شئ ما فهي طريقته بالإجابة بنعم |
| Ekselansları Kastilya Kralı Ferdinand, Leon ve Asturias Kralı, böyle bir ilanı reddeder. | Open Subtitles | جلالته فرديناند ملك قشتاة ، ليون و اوسترياس ينكر هذه المطالبة |
| Hepsi, onların elemanı olmadığını söylüyor. Tabii ki öyle söyleyecekler. | Open Subtitles | وحتّى الآن، كلّ واحدٍ منهم ينكر صلته بهم. |
| İnsan gerçek doğasını reddedemez, değil mi, Lex? | Open Subtitles | لا يمكن للرجل أن ينكر طبيعته الحقه صحيح ليكس |
| - Temas kuracağımı söylemiştim. - İnkar ediyor. | Open Subtitles | أخبرَته انني سأبقى على اتصال معه هو ينكر ذلك |
| Bay Shayne, olanlardan sorumlu olduğunu inkar etmiyor mu yani? | Open Subtitles | السيد شاين لا ينكر انه مسئول عما حدث لي؟ |
| Ulusumuzun başkentinde yaşayan hiç kimse bu uydunun soğuk savaşta yeni bir dönem açtığını inkâr edemez. | Open Subtitles | ولا ينكر أحداً أن هذا القمر قد بدأ فصلاً جديدا فى الحرب الباردة |
| İnkâr etmedi. Sanırım rahatlamıştı. | Open Subtitles | لم يحاول أن ينكر ذلك،، اعتقد بأنه شعر بالارتياح |
| Yapılan hataları kimse inkâr etmiyor. | Open Subtitles | لا أحد ينكر أنّ أخطاء قد إرتُكبت أيّتها المديرة. |
| Tabii ki her şeyi inkâr ediyor. - Ama tanığı onu batırıyor. | Open Subtitles | بالتأكيد, إنه ينكر كل شيء, ولكن لديه عذرا على وشك أن يقضي عليه |
| - Onu bırakmak en iyisi. Zaten her şeyi inkâr ediyor. | Open Subtitles | من الأفضل إطلاق سراحه فبأية حال إنه ينكر كل شيء |
| Her şeyi reddediyor. Birisinin telefonu cebine koymuş olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | ينكر كل شيئ ويقول أن أحدهم وضع الهاتف بجيبه |
| Adres, araba ruhsatı Hepsi şüpheliyle eşleşiyor. Adam onu uçağına bindirmeye çalışırken kaçtığını söylüyor. Evet, ama adam reddediyor. | Open Subtitles | ـ أشارت إنها هربت عندما حجزها في مكانه ـ أجل، لكنه ينكر ذلك |
| Arkadaşım bir şirketin yetkilisiyle sözlü bir anlaşma yapıyor şimdiyse o yetkili bunu reddediyor. - Bir dakika neden sözel? | Open Subtitles | صديقةٌ لي قامت بعقد اتفاق شفهي مع ممثل لإحدى الشركات والآن هو ينكر كلامها |
| Bunu reddeder, hayal gördüğünü söyler, ve herkes de ona inanır. | Open Subtitles | سوف ينكر ويقول أنك متوهمة والكل سوف يصدقه |
| Bir ateist Tanrı'nın varlığını tamamen reddeden birisidir. | Open Subtitles | المُلحد هو من ينكر كل شيء.. وجود الرّب.. |
| Başkan tüm bunları en önemli yerlerde çoktan reddetti. | Open Subtitles | لست مضطرة لهذا الرئيس ينكر هذا وكل الأقسام |
| Bu baston sanığa ait ve bunu da hiç reddetmedi. | Open Subtitles | هذه العصا ملك للمتهم, وهو لم ينكر هذا. |
| Karısına sadık olması, hastamızı kimliğini reddetmek zorunda bırakıyor. | Open Subtitles | لأن يكون مخلصاً لزوجته، على مريضنا أن ينكر هويته |
| Şimdi bizi gözetleyen bir gücün olduğunu kim reddebilir? | Open Subtitles | والآن من ينكر بأن هنالك قوةٌ عظمى تراقبنا؟ |
| Tek tutkusu, daha en başından var olduğunu inkar ettiği şeye durmadan hakaret etmek olan köy ateistinin iddialarından yani. | Open Subtitles | مجادلة كافر القريه و اللذي عشقه الوحيد هو ان يقوم بلعن ما ينكر وجوده في المقام الأول |