| Toplum genellikle kütüphanelerini seviyor ve sunduğumuz hizmetin kesilmesini istemiyorlar. | TED | غالبًا ما يُحب أعضاء المجتمع مكتباتهم. وهم لا يريدوننا ألا نكون قادرين على الحفاظ على الخدمات التي نقدمها. |
| Isırmayı çok seviyor. Konuşmayı öğrenmek için şu huyunu bıraksa iyi olacak. | Open Subtitles | إنه يُحب العض ،أكثر من حبه لتعلم الكلام. |
| Kişi grubu sever ve hatta bilet için yüzlerce dolar ödemiştir, yani müzik ne kadar yüksek olursa olsun, o kişi bunun gürültü olduğunu düşünmez. | TED | هذا الشخص يُحب الفرقة، حتى أنه دفع 100 دولار للتذكرة، لذلك مهما كانت الموسيقى عالية، لا يفكر بها هذا الشخص كضجيج. |
| - Selam Iris. Dedektif, siz gidin. Babam bekletilmeyi sevmez. | Open Subtitles | عليك أن تذهب أيها التحريّ، أبي لا يُحب أن ينتظر |
| Kadınları çok seven biri olarak, bunu çok uzun süre önce öğrenmen gerekirdi. | Open Subtitles | الرجل الذى يُحب إمرأة مثلك كان يجب أن يتعلم ذلك منذ فترة طويلة |
| Mimar komşum, oturup bir şeyler çizmeyi ve ev dizayn etmeyi sevdiğini söylüyor. | TED | يقول جاري، المهندس المعماري، أنه يُحب أن يجلس فقط ليَرسم ويًصمّم المنازل. |
| Kötü niyetli ağızlar, hayatında ilk defa... aşık olduğunu bile söylüyorlar. | Open Subtitles | حتى أن الألسنة الحاقدة تقول أنه يُحب لأول مرة في حياته |
| Sıkıldığında, değiştirmeyi seviyor. Değil mi? | Open Subtitles | سمعتُ ذلك حول ذلك الفتى يمّل، يُحب التغيير؟ |
| Sıkıldığında, değiştirmeyi seviyor. Değil mi? Bu yüzden mi başka bir sevgilisi var? | Open Subtitles | سمعتُ ذلك حول ذلك الفتى يمّل، يُحب التغيير؟ |
| İşi seviyor gibiydi, ilgili görünüyordu, yeni şeyler öğrenmeye hevesliydi. | Open Subtitles | لقد بدا بأنهُ يُحب العمل. لقد بدا بأنهُ مُهتم. لقد با بإنهُ يُريد تعلُم أشياء جديدة. |
| Sence Tanrı benim oğlumu, seninkinden çok mu seviyor? | Open Subtitles | هل تظنين أن الرب يُحب ابني أكثر من ابنك؟ |
| İşi dostuma verebilirsiniz, ormanda oynamayı çok sever. | Open Subtitles | سلّم، هذه المهمة الى صديقي إنه يُحب اللعب في الأدغال. |
| Babanız ayıları çok sever. Eskiden onlarla güreşirmiş. | Open Subtitles | والدك كان يُحب الدببة، اعتاد على الصراع معهم |
| Biraz dondurma yedim. Tanıdığım kişi dondurmayı sever. | Open Subtitles | و أحصل على القليل من آيس كريم ثم سألت نفسي ، من يُحب الآيس كريم |
| Gerçekte kimse yaptığı işi sevmez zaten. - Niye yaparız o halde? | Open Subtitles | ـ لا أحد يُحب حقاً ما يقوم به ـ لماذا نقوم بفعله إذن ؟ |
| - Yapma şimdi, kim seks partisini sevmez ki? | Open Subtitles | بحقك ، من لا يُحب الإشتراك في الحفلات الجنسية ؟ |
| Ve bugün bu Rahul, Meenamma'ya şunu söyleyecek seven insan, gelinini alır götürür. | Open Subtitles | واليوم راهول بالتأكيد سيخبر ميناما بأن مَن يُحب هو الذي يحصل على قلب الفتاة |
| sevdiğini belli etmez hiç, konuşmaz, sıkıntısını demez. | Open Subtitles | لا يُظهر أبداً أنه يُحب لا يتحدث، ولا يفشى همومه |
| kural 2: kimseyi birine aşık edemem. | Open Subtitles | :الشرط الثاني لا يمكنني أن أجعل أحداً يُحب شخصاً آخر |
| Bunu hayvanları sadece çok sevdiği için yapmamış. | Open Subtitles | لا يقوم بفعل ذلك لانَّه يُحب الحيوانات فقط. |
| Seninle konuştuğuna bile inanamıyorum. Kimseden hoşlanmaz. | Open Subtitles | لا أستطيعُ التصديق بأنّه يُكلّمكَ حتى، إنّه لا يُحب أحد |
| Bu arada Örümcek Adam'ı seviyordu, bir tür hayranın gibiydi. | Open Subtitles | و بالمناسبة إنه يُحب "سبايدرمــان" بجنون. |
| Senin hakkında ne hissettiğini bilmiyorum ama gerçekten bedava yemeğe bayılır. | Open Subtitles | لا أعرف شعوره تجاهك, لكنه بالتأكيد يُحب الوجبات المجانية, هذا ما أعرفه. |
| Şu ana dek hiçbir kızı kendi saçından daha çok sevmedi. | Open Subtitles | إنه لم يُقابل فتاة من قبل, و يُحب شَعرهُ أكثر من اى شيء. |
| - Oturmayı sevmiyor. - Bu doğru. | Open Subtitles | إنّه لا يُحب الجُلُوس هذا صحيح |
| Çatı pek kullanılmaz. İnsanlar, arabalarının güneşte kavrulmasından pek hoşlanmıyor. | Open Subtitles | السقف لا يُغطيه بالكامل,لا يُحب الناس ركنّ سياراتهم في الشمس,تعرف |
| Kendi suçunu ihbar etmek için polisi arıyor. Yoğun nüfuslu yerlerde öldürmeyi tercih ediyor. | Open Subtitles | هُو يتّصل بالشرطة ليبلّغ عن جريمته، يُحب أن يقتل بالمناطق المُكتظّة بالسكان ويستخدم الرصاصات كرسائل. |