| Seni rahatsız ettiğinin farkındayım ama sonuçta sana iyi geliyor. | Open Subtitles | أعرف أن هناك عدم راحة ولكن هذا يُحسن من حالتك |
| Ama ayrıca çok iyi davranmasının da senden tepki görmeye çalıştığı için olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أظن أيضاً أنّه كان يُحسن تصرّفاته لأنه كان يحاول أن يرى ردة فعل منك |
| Rusların iyi yaptığı tek şey. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يُحسن الروس صنعه |
| Aile konusuna değinmek istiyormuş ve benim yüzümün şirket için daha iyi olduğunu düşünmüş. | Open Subtitles | اجل , اراد ان يُحسن جانب العائلة لذا ... اعتقد ان وجهى سيكون افضل للشركة |
| Sadece, bazılarımız bunu diğerlerinden daha iyi saklıyor. | Open Subtitles | بعضنا يُحسن إخفاءها أفضل من الآخرين |
| Başkalarıyla pek iyi geçinemez. | Open Subtitles | إنّه لا يُحسن التعامل مع الآخرين. |
| Hoş takım. Özel sektör sana iyi bakıyor. | Open Subtitles | أنّ القطاع الخاص يُحسن مُعاملتُك. |
| Mars, beynin odak ve duyu kesimlerini çok iyi biliyordu. | Open Subtitles | (مارس)، عرف أن تحفيز جزءٌ من الدماغ، قد يُحسن التركيز، الحواس |
| İçeri dönsem iyi olacak. Carter'a göz kulak olmalıyım. | Open Subtitles | يجب عليّ الرجوع إلى هُناك والتأكد من أن (كارتر) يُحسن التصرف |
| Louis neden bu başkanın iyi işler yapabileceğini göremiyordu? | Open Subtitles | لماذا لا يرى (لويس) أن الرئيس يُحسن الأوضاع لنا؟ |
| Bazen biraz yapışkan olduğu düşünüyordum. Ama Cassie'ye çok iyi davranıyordu. | Open Subtitles | وجدتُه شديد التعلّق أحيانًا، ولكنّه كان يُحسن معاملة (كاسي) |
| Gitsem iyi olur. | Open Subtitles | يُحسن أن أذهب الآن |
| Üzülmek durumu daha iyi yapmaz. | Open Subtitles | -الاكتئاب لن يُحسن الوضع |
| Gon, Palm'ı iyi kafalıyor. | Open Subtitles | (جون) يُحسن بحقّ احتواء (بالم). |
| Şey, Willy gerçekten iyi gidiyor. | Open Subtitles | حسنٌ، (ويلي) يُحسن التصرّف |