| Bir evsizler sığıınağında kaybolmasın diye çoğu, eşyalarını bir sırt çantasında gezdiriyordu. | TED | ويحمل كثير منهم كل متعلقاتهم في حقيبة ظهر ليتجنبوا فقدانها في مأوى المشردين. |
| Gamora'nın sırt çantasını almak istediğimde, Gamora sırt çantasında bulunmuyordu. | TED | وعندما وصلت للمحل، تعلمت شيئا مثيرا للإهتمام. إذا أردت أن أشتري لها حقيبة ظهر غامورا، |
| Anneme davetiyeyi sormadı, üstelik annemin kocaman çantasında duruyordu. | TED | ولا يسأل والدتي عن الدعوة التي في أسفل حقيبة يدها الضخمة. |
| Yabancı iki adama yakın zamanda çantasında 1,500 sterlin taşıyacağını söylemesi çok sağgörülü bir davranış değil, dostum. | Open Subtitles | أن تخبر شخصين غريبين أنها تحمل ما قيمته ألف وخمسمئة جنية في حقيبتها إنه أمر لا ينبع عن الحصافة يا صديقي |
| Söylendiğine göre, kahverengi bir evrak çantasında 25,000 $'ı olan bir avukatı var. | Open Subtitles | من المفترض أن لديه محام يمتلك خمسة و عشرين ألف دولارا في حقيبته |
| Anahtarın hala karısının el çantasında olduğunu sanıyor. | Open Subtitles | لا زال يظن أنه في حقيبة زوجته أترى ، أنت كنت محقاّ تقريباّ |
| Gördüğünüz gibi, banknotun üzerinde Bayan Blaney'nin çantasında bulduğumuz pudranın izleri mevcut. | Open Subtitles | كما ترى هذه الكمبياله عليها آثار بودرة الوجه مطابقه لهذه التى وجدناها فى حقيبة مسز بلانى |
| Carlotta Adams'ın makyaj çantasında bulduğum gözlük. | Open Subtitles | ولكنى اعدت النظارة التى وجدتها فى حقيبة مكياج شارلوتا ادامز |
| Carlotta'nın çantasında bulduğumuz gözlük kime aitti? | Open Subtitles | ولمن تخص النظارات النسائية التى وجدتها فى حقيبة مكياج شارلوتا ادامز ؟ |
| Ya birinin çantasında atom sırları varsa? | Open Subtitles | ماذا لو كان أحدهم يحمل حقيبة مليئة بأسرار ذرية؟ |
| Sinyor Ascanio'nun çantasında Kont'a sunduğu bir şey vardı. | Open Subtitles | سيد اسكانيو كان معه حقيبة و يعرض شيئا على الكونت |
| Belki çantasında adresi vardır. | Open Subtitles | ربما يكون العنوان مكتوب في ورقة في حقيبتها |
| Sanırım o sopa hala yukarıda, annemin çantasında. | Open Subtitles | لا زالت لديها الهراوة في حقيبتها بالأعلى |
| Bunu çantasında bulduk. Alkaloit zehirlenmesi var. | Open Subtitles | لقد وجدنا هذا في حقيبتها إنها تعاني من تسمم قاعدي |
| Yani şimdi çantasında patates taşıyan 83 yaşında bir adamım. | Open Subtitles | أعني أنني رجل ذو 83 سنة ولديه بطاطس في حقيبته |
| çantasında bir şişe yasadışı içki var. Tutmamı ister misin? | Open Subtitles | وهناك جرة من النبيذ في حقيبته أتريدني أن أحتفظ بها؟ |
| Çıktığımda, yanımdan çantasında Şikago bayrağı rozeti olan bir adam geçti | TED | و عندما غادرت مر بي فتى كان يضع شارة علم شيكاغو على حقيبته. |
| çantasında dört bebek oyuncağıyla gezen birinin tek mantıklı açıklaması bu sanırım. | Open Subtitles | هذا هو العذر الوحيد لأن يسافر شخص ناضج بحقيبة بها أربع دمى |
| Artı, çantasında bir silah varmış. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أنها كانت تحمل مسدساً بحقيبتها |
| Buraya kazadan dolayı geldiğini söyledi ama çantasında adresimizi buldum. | Open Subtitles | قالت بأنّها أتت لهذا البيت بالصّدفة لكنّني وجدت عنواننا في محفظتها. |
| Jessie: Hayır,bebeğin çantasında biberonu var zaten. | Open Subtitles | لا، عِنْدَنا الصيغةُ في حقيبةِ حفّاظةَ الأطفال. |
| "... Polis, kadının çantasında Belçika yapımı bir tabanca buldu..." | Open Subtitles | بالحقيبة النسائية الصغيرة وجدت الشرطة مسدسا بلجيكيا |
| Şey, tıraş oluyordu ve işte orada çantasında duruyordu. | Open Subtitles | حسناً، كان يحلق وقد كانت بحقيبته |
| Sırt çantasında hep boş şişeler tıngırdıyor. | Open Subtitles | حقيبه ظهرها مليئة دائماً بالقوارير الفارغه |
| Sen ise göremeyecek kadar kördün. - Siktiğimin çantasında ne var dedim? | Open Subtitles | إنّك كنت أعمى للغاية و لم تراها ـ ماذا في الحقيبة اللعينة؟ |
| O alçağın çantasında yarım milyon olduğunu biiyor musun? | Open Subtitles | اذكرك ان هناك نصف مليون فى تلك الحقيبة التى أخذها اللعين |
| Elimizde ki buna sebep olabilecek tek neden gitar çantasında katilin istediği birşey olması. | Open Subtitles | الدافع الوحيد الحقيقي أمامنا هو انها كانت تحتفظ بشيء ما داخل شنطة الجيتار و القاتل أراد ذلك الشيء |
| Sinyor Ascanio'nun çantasında Kont'a sunduğu bir şey vardı. | Open Subtitles | السيد أسكانيو كان معه شئ فى الحقيبه وكان يعرضه على الكونت |
| Liman Koyu Katili onları çantasında ağırlık olsun diye taşıyormuş. | Open Subtitles | استخدمها سفّاح مرفأ الخليج كثقل لإغراق أكياسه |