| Televizyonda karşıma çıkmak istiyorsan gerçekten çaresiz durumda olman lazım. | Open Subtitles | لابد أنّك يائس إن كنت على إستعداد لإعطائي بث مباشر. | 
| Bizi bununla kandırmaya çalıştığına göre çaresiz durumda olmalı. | Open Subtitles | لا بد إنَه يائس حتى يحاول خداعنا بتلك الطريقة | 
| Katilin bir an önce onları satıp şehirden gitmek isteyecek kadar çaresiz durumda olduğuna eminim. | Open Subtitles | فإنّي أراهن أنّ القاتل يائس بما يكفي للبيع الآن والخروج من البلدة. | 
| - Bir dakika çaresiz durumda olduğunu söylemiştin ama. | Open Subtitles | انتظري ، أتقولين أنك يائسة من الأمر انتظري ، أتقولين أنك يائسة من الأمر | 
| Şahsi korumanı öne sürdüğüne göre, çaresiz durumda olmaslısın Cornelia. | Open Subtitles | من المفترض أن تكوني يائسة , كورنيليا , حاولي تحريك وحداتك الشخصية لكي نسترد المساعدة | 
| çaresiz durumda değilim yani cidden istiyorsan, doğru düzgün yapmalısın. | Open Subtitles | أنا لست يائسة لذا إن كنت تريد هذا حقاً من الأفضل أن تأتي إلي بشكل صحيح | 
| Amelelik yaparak benimle flört ettiğine göre bayağı çaresiz durumda olmalısın. | Open Subtitles | لابد وأنّك يائس لدرجة تجعلك تتودد إلي... عن طريق الأعمال اليدويّة. ماذا؟ | 
| çaresiz durumda, çaresiz görünmesi gayet normal. | Open Subtitles | إسمع, إنهُ يائس سوف يظهر أمامهُ كيائس | 
| Skaldak çaresiz durumda, ölümcül ve onu bulmamız gerek. | Open Subtitles | سكالدك يائس ومميت يجب أن نعثر عليه | 
| Şu anda çaresiz durumda ve satıcının ürüne ihtiyacı var. | Open Subtitles | انه يائس الان و مزود يحتاج الى سلعة | 
| İki dakikası var, çaresiz durumda. | Open Subtitles | يملك ما يقارب دقيقتين. إنه يائس. | 
| çaresiz durumda olduğun için seninle takılacağım. | Open Subtitles | سأبقى معك لأنك يائس | 
| çaresiz durumda.Bence herhangi bir anne baba bunu anlardı... | Open Subtitles | انه يائس أعتقد أن أي أب سيفهم | 
| Kapana kısıldı, çaresiz durumda. | Open Subtitles | أنهُ محاصر و يائس | 
| Tam anlamıyla çaresiz durumda olan Laynie ondan sonsuza kadar kurtulmanın tek yolunu buldu. | Open Subtitles | لينا يائسة تماما،. الطريقة الوحيدة للتخلص منه | 
| çaresiz durumda. | Open Subtitles | لا أعلم ماذا أفعل غير ذلك, إنها يائسة. | 
| çaresiz durumda. Ne yapacağı belli olmaz. | Open Subtitles | إنها يائسة ولا يمكننا التنبأ بما ستفعله | 
| çaresiz durumda olmasaydım senden istemezdim. | Open Subtitles | .لم آكن لأطلب منك هذا لو لم آكن يائسة | 
| Bana yardım istemeye geldiğine göre çok çaresiz durumda olmalı. | Open Subtitles | لابد أنها يائسة بشدة لتأتي طالبة عوني | 
| Kız tamamen çaresiz durumda. | Open Subtitles | إنها يائسة كلياً | 
| Bakın, Patterson çaresiz durumda, elinde hiçbir şey yok. | Open Subtitles | إسمع " باترسون " يائسة ليس لديها شيء |