Bununla birlikte çekirdekte enerjinin iletilmesini de nötrinolar sağlıyor. | TED | فهي في الواقع، مسؤولة عن نقل الطاقة الكامنة في النواة. |
Eğer yaşamın bir tapınağı varsa burada, genetik kodlarımızın antik yazıtları olan DNA'yı barındıran çekirdekte yatmaktadır. | Open Subtitles | إذا كان للحياة مزار مقدس فسيكون هنا في النواة و التي تحوي حمضنا النووي. الكتاب المقدس القديم لشفرتنا الوراثية. |
Hepsini çekirdekte zapt edebilmek için nötron denen bir başka parçacığa ihtiyaç vardır. | Open Subtitles | ولكي تجذبها داخل النواة تحتاج الى جسيمة تدعى النيوترون |
Bu alarm çekirdekte sızıntı olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | الإنذار يعني أن هناك تسرّب في النواة المُشعة |
Aradığımız bellek, bu çekirdekte olmalı. | Open Subtitles | الرقاقة التي نبحث عنها يجب أن تكون في هذه النواة |
Çöken yıldızın aşırı derecedeki basıncı öyle çok yüksektir ki; atomaltı protonlar ve elektronlar çekirdekte birleşmeye zorlanır ve böylece nötronlar oluşur. | TED | الضغط الهائل من النجم المنهار عال جداً ، لدرجة أن جسيمات البروتونات والإلكترونات تجبر على الالتحام في النواة ، ليشكلوا النيوترونات. |
Bu teori, parçacıkların çekirdekte çarpışmasıyla patlamalar oluşturarak, kütlenin bir kısmını enerjiye dönüştürmesiydi. | Open Subtitles | تنصّ النظريّة أنه بقذف هذه الجسيمات في النواة فقد يشطرونها، فتحوّل بعض الكتلة... إلى طاقة. |
Ve neredeyse tüm hacim bu çekirdekte bulunmaktadır. | Open Subtitles | وبينما تشمل النواة جميع تلك الأجسام تقريباً... |
çekirdekte kriyojenik bir hazne var. | Open Subtitles | هذة غرفة مبردة في النواة |