| İpuçlarını rastgele verdim, ve bahaneleriniz başarısızlık binasındaki çivilerden farksız. | Open Subtitles | أنا أوزع القيادة عشوائياً والأعذار هي المسامير التي تبني بيت الفشل |
| Bunlardan sarkıyorsun. Kemiğe sürtünen çivilerden. | Open Subtitles | هذا ما سوف يتم تثبيتك به علي الصليب إنها المسامير وهي تحتك بعظامك |
| Ana fikir, çivileri girdikleri açıyla dışarı çıkarmak. Elimiz titrerse çivilerden daha büyük hasar veririz. | Open Subtitles | المطلوب هو إزالة المسامير بنفس زاوية دخولها، أي اهتزاز وقد نجازف... |
| Yani topuzdaki çivilerden birisi mi bu? | Open Subtitles | اذن هذا المسمار هو أحد مسامير تلك النجمة؟ |
| Büyük çivilerden getir! | Open Subtitles | أحضر مسامير كبيرة |
| Her bir evde HCD'nin kullandığı çivilerden var. | Open Subtitles | كل منزل آخر يحتوي نفس نوع المسامير |
| çivilerden bardak altlıklarına dek her şeyi yedim. | Open Subtitles | أكل كل شيئ من المسامير إلى مشروب السُفن |
| Şu çivilerden getiriver. | Open Subtitles | أحضر لي بعض المسامير من هناك |
| Myka, çivilerden biri eldivenimi deldi. | Open Subtitles | مايكا)، إحدى المسامير مزقتِ القفاز) |