| Ziyeretçilerle yüz yüze karşılaştığımızda, bize çok fazla şey açıklayacaklar. | Open Subtitles | عندما نلتقي بالزوار وجها لوجه فسيفسرون الكثير من الأشياء لنا |
| Söylemediğim çok fazla şey var ve bir sürü vaktimi boşa harcadım. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأشياء أنني لم يقله، وأنا يضيع الكثير من الوقت. |
| Beni ürperten çok fazla şey yoktur ama bu adam, örtülerin altında emekliyor. | Open Subtitles | ليس هناك أشياء كثيرة تجعلنى أقشعر... و لكن هذا الشخص... يزحف تحت الغطاء؟ |
| Adem ve Havva cennetlerini kaybetti çünkü çok fazla şey bilmek istediler. | Open Subtitles | فقد آدم وحواء الجنة لأنهم أرادوا أن يعرفوا أكثر من اللازم |
| Son üç haftada, çok fazla şey değişti. Sanki üç aymış gibi geliyor. | Open Subtitles | لقد تغيرت أمور كثيرة في ثلاث الأسابيع الماضية، بدا الامر وكأننا ثلاثة أشهر. |
| Kutsal kitapta yemekten önce duymak istemeyeceğim çok fazla şey var. | Open Subtitles | هناك العديد من الأشياء في الكتاب المجيد لا أريد سماعها قبل الأكل |
| 30 dakikada bir insan hakkında çok fazla şey öğrenebiliyorsun. | Open Subtitles | تتعرف على الكثير من الأشياء حول الإنسان خلال 30 دقيقة. |
| O anlamda çok fazla şey gerçekleşiyor. | TED | هناك الكثير من الأشياء التي تجري في هذا الإطار. |
| Yani, bu madde ile yapılabilecek çok fazla şey var. | TED | لذلك هناك الكثير من الأشياء التي يمكن أن تُصُنع بهذه المادة. |
| O zamanlar çıkardığım tek sonuç çok fazla kişiye çok fazla şey önerdiğimdi. | TED | وفي ذلك الوقت، كل ما استطعت التوصل إليه هو أنني عرضت الكثير من الأشياء للكثير من الناس. |
| Bastırılacak çok fazla şey, düşünülecek çok fazla karar var. | Open Subtitles | أشياء كثيرة لوزن, الكثير من القرارات للنظر فيها. |
| Bak, çok fazla şey yanlış gitti başka bir hata istemiyoruz. | Open Subtitles | انظرى, لقد جرت أشياء كثيرة بشكل خطأ هنا لا نحتاج لخطأ آخر |
| Bak, çok fazla şey yanlış gitti başka bir hata istemiyoruz. | Open Subtitles | انظرى, لقد جرت أشياء كثيرة بشكل خطأ هنا لا نحتاج لخطأ آخر |
| Şu seri katil hakkında çok fazla şey okuyorum sanırım. | Open Subtitles | أعتقد أنني كنت أقرأ أكثر من اللازم عن السفاح |
| Arthur'un senden çok fazla şey istediğini düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أن مايطلبه منك آرثر أكثر من اللازم |
| - Bir şey bulursak çağırırız seni. - Hayır, uyuyamadım. çok fazla şey olup bitiyor. | Open Subtitles | سوف نستدعيكِ إذا وجدنا أيَّ شيء لا , لا يمكنني النوم , يوجد أمور كثيرة تجري |
| Bir gün için çok fazla şey düşündüm. | Open Subtitles | لقد كان يوماً فكرت فيه في العديد من الأشياء. |
| Artık çok fazla şey bildiğine göre seni öldürmekten başka çare yok. | Open Subtitles | أخمن الآن أنكى تعرفين الكثير جدا و هذا فقط سبب منطقى لجعلى أقتلك |
| Ona dokunamazlar. çok fazla şey biliyor. Her şeyi biliyor. | Open Subtitles | ولا يمكن مسّه ، إنّه يعرف الكثير جداً إنّه يعرف كل شيء |
| Ulusal tarih hakkında söylenecek çok fazla şey var, egemen devlet için söylenecek daha fazlası. | TED | هناك الكثير مما يمكن قوله عن التاريخ الوطني، وأكثر من ذلك عن الدولة السيادية. |
| Şu anda çok fazla şey var ve belki konuşabiliriz diye düşündüm. | Open Subtitles | , لقد حدثت الكثير من الأمور و اتمنى لو أنه يمكننا التحدث |
| Bilmediğin çok fazla şey var. | Open Subtitles | أنت حتّى لا تعلمُ ما تجهله. |
| Ümitlerini sana bağlamışlar ve öyle hissediyorum ki... ortada çok fazla şey var. | Open Subtitles | لديهم آمالهم يشبك عليك و أشعر أن هناك الكثير على المحك. |
| Çok fazla bilgi var, başa çıkılacak çok fazla şey var. | TED | هناك الكثير من المعلومات الكثير من الاشياء للتعامل معها |
| Şu an yapmam gereken çok fazla şey var. | Open Subtitles | أنا إلى حدٍ ما لديّ أموراً كثيرة تحدث الآن |
| Hayır, içinde çok fazla şey var. Büyük karışıklık. Büyük karışıklık, baştan savma. | Open Subtitles | لا , عبوات كثيرة جداً فوضى كبيرة , فوضى كبيرة , ومتسخه بالسوائل جداً |
| Biliyorum, çözmen gereken çok fazla şey var. | Open Subtitles | أعلم أن لديكِ الكثير لتكتشفيه ، فقط أريدكِ أنتأخذيوقتكٍوتفكرينحقاً .. |