| Yani, bu gerçekten çok nadir bir fenomen olabilir ve işin iyi tarafı kasete çektik. | Open Subtitles | لذلك يمكن أن تكون ظاهرة نادرة جداً ومن الجميل أننا سجلنا ذلك على شريط |
| Bence kaydedelim. çok nadir bir olay olabilir. | Open Subtitles | و يبدو لي أنها ظاهرة نادرة جداً و نحن نقوم بتصويرها |
| Rizin çok nadir bir zehirdir ve hakkında pek bilgimiz yok. | Open Subtitles | ريسين سم نادر جداً ولا ندري الكثير بشأنه |
| Kastettiğim çok nadir bir elementin küçücük bir parçasını kulanıyor 70lerde hepsi kullanılmış | Open Subtitles | أعنى أنهم يستخدموا قطع صغيرة من عضو كيميائى نادر جداً كان يستخدم فى السبعينات |
| Bazı yemekleri yediğinde atriyoventriküler tıkanıklığa yol açan çok nadir bir hastalıktır. | Open Subtitles | انها حالة نادرة جدا والتي تسبب انسدادا عضلياً عندما تأكلين أنواعاَ محددة من الطعام |
| çok nadir bir bitkidir | Open Subtitles | انها نبتة نادرة جدا |
| Bay Rayborn çok nadir bir kanser türünden dolayı tedavi görüyordu. | Open Subtitles | كان السيد ريبورن يتعالج من من نوع نادر جدا من السرطان |
| Bu, iyi şansı ve yeniden doğuşu simgeleyen çok nadir bir tılsımdır. | Open Subtitles | إنها تعويذه نادرة جداً للحظ الجيّد ووالتجديد |
| Yani kurban ya çok nadir bir örnek buldu.. | Open Subtitles | مما يعني أن الضحية وجد عينة نادرة جداً |
| Comprosma rugosa galiba. çok nadir bir çalı türüdür. | Open Subtitles | أظنها شجيرة "كومبروسما روغوسا" وهي نادرة جداً |
| Auro.. Bu, çok nadir bir hastalık. | Open Subtitles | إنها حالة نادرة جداً |
| Sonunda öğrendim ki, kızım Wolf-Hirschhorn isminde çok nadir bir kromozomal sendroma sahipti. | TED | فى نهاية المطاف علمت أن طفلتي لديها اعتلال جيني نادر جداً يدعى متلازمة " وولف - هيرشيرون ". |
| "bize, çok nadir bir tür olan beyaz Sibirya Kaplanı nın...." | Open Subtitles | أن النمر السيبيري الأبيض نادر جداً |
| Çini, çok nadir bir renkten. | Open Subtitles | من الصين، لونه نادر جداً |
| Bu çok nadir bir ilaç. | Open Subtitles | هذا الدواء نادرة جدا. |
| - çok nadir bir tür. | Open Subtitles | انها بطة نادرة جدا |