| Bunlar, "ağ geçidi türleri"; yani, diğer biyolojik çeşitliliğe kapıları açan öncü kuvvetler. | TED | وهذه الأنواع هي بمثابة بوابة طليعة الأنواع التي تفتح الباب لوحدات بيولوجية أخرى |
| 100 metre önümüzde sürekli bir öncü birlik bulunmasını istiyorum. | Open Subtitles | أريد الطليعة على بعد 100 متر أمامنا في جميع الأوقات |
| Durdurduğumuz zaman sandallara binip öncü kol olarak ikimiz başı çekeceğiz. | Open Subtitles | بمجرد أن نوقفه سنتخذ أنا وأنت المقدمة على متن القوارب الطويلة |
| O halde benim de profesyonel bir pilot yaklaşımımla birlikte Doğa Ana'nın önünde öncü olmak gibi bir tarafım var. | TED | فأنا لدي مقاربة طيار محترف مع احترام رائد في مواجهة الطبيعة. |
| Bu nedenle sizden istediğimiz şey birleşik vatandaşların değerini tekrar keşfetmek, ve hepimizin hala birer öncü olduğumuzu ilan etmek. | TED | لذا نطلب منكم الانضمام إلينا لأعادة اكتشاف قيمة وحدة المواطنين وللإعلان بأننا جميعنا لا نزال رواداً |
| Çin, çevreyi koruma konusunda öncü olma fırsatına sahip. | TED | والآن الصين لديها الفرصة لتصبح رائدة بيئية عالمية. |
| Biz dünyanın, yeni bir yol çizmek için bu el değmemiş topraklara gönderdiği öncü kuvvetleriz. | Open Subtitles | نحن رواد العالم الحرس الذين تم إرسالهم على طريق البرية لكسـر طريق جديد |
| Bana derhal rapor edin: 1) Wenck'in öncü kuvvetlerinin konumu nedir? | Open Subtitles | ليخبرني بالتالي فورا أولاً - أين مكان طليعة قوات وينك ؟ |
| Eğer filonun öncü kıtasını ateşe verebilirsek kapana kısılacaklar ve korunmasız kalacaklar. | Open Subtitles | لو امكننا اشعال النار في طليعة الأسطول سيُحاصرون ويصبحون اضعف |
| öncü kuvvete liderlik yapmasını isteyeceğin adam benim. | Open Subtitles | أنا هو الشخص الذي تود منه قيادة طليعة الجيش. |
| Durdurduğumuz zaman sandallara binip öncü kol olarak ikimiz başı çekeceğiz. | Open Subtitles | بمجرد أن نوقفه أنتِ وأنا سنصحب الطليعة على متن المراكب الطويلة |
| Evet, bazıları öyle ve birkaçı da öncü konumda. | TED | حسنا، منهم من هم كذلك، وقليل منهم من هم حقا في الطليعة. |
| Söylemeye gerek yok, öncü kuvvetlerde fazla kayıp verebiliriz. | Open Subtitles | من المؤكد ان الخسائر في فرقة الطليعة ستكون كبيرة جدا |
| Adamlarını al ve ilk kafileyi ayır. öncü muhafızı kuşat. | Open Subtitles | خذ رجالك وفرق القسم الأول ,أنت حاصر حارس المقدمة |
| Artık öncü uçak biziz. | Open Subtitles | نحن طائرة المقدمة الآن |
| ve sol yukarda, GM 'nin 14 yıl önce vitrine çıkarttığı bir öncü hibrid motor dahi kullanmadan bir galon yakıt ile 84 mil gidebilen 4 koltuklu bir araba | TED | في الاعلى على اليسار، انجاز رائد لجي ام ، قبل 14 عام 84 ميلا للجالون دون الحوجة لمحرك هجين، ذات اربعة مقاعد |
| Ve arkadaşlarınıza söyleyin burada bir daha öncü görmek istemiyorum. | Open Subtitles | وقولوا لزملائكم لأنني لا أريد أن أرى رواداً هنا بعد الآن |
| Linç karşıtı kampanyayı başlatan öncü gazeteci Ida B. | TED | كانت هناك رائدة علم الصحافة إيدا ب. ويلز، التي بدأت الحملة ضد الإعدام دون محاكمة. |
| 70'li yılların başlarında dünyanın öncü silah tasarımcılarından biriydi. | Open Subtitles | في بداية السبعينات، كان أحد رواد مصممي الأسلحة في العالم |
| İnsan zihni üzerine öncü çalışmaları ile bilinen Galton, müthiş bir bilgindir. | TED | والذي عُرف بأعماله الرائدة في مجال الذكاء البشري، جالتون رجل ذكي واسع المعرفة. |
| Bu herifler sadece öncü. | Open Subtitles | أنظر، هؤلاء الرجال هم الكشافة فقط، أوكي؟ |
| Chen ve Sedo, öncü tim olacaksınız. | Open Subtitles | . تشين و سيدو أنتما ستكونان الفرقة المتقدمة |
| Evet. Çevredeki öncü sanatçılardan biri. | Open Subtitles | نعم، إنه أحد الفنانين الرواد الذين عاشوا هنا |
| Geniş bir hasta kitlesinden toplanan algılayıcı bilgileri gelişen hasta bakımı için kullanışlı olabilir ve üstelik mümkün olduğunca hastalığa bakım için öncü olabilir. | TED | إذًا بيانات المستشعر، التي جمعت من عدد مرضى كبير، يمكن أن تكون مفيدة في تطوير رعاية المريض وأيضًا من المحتمل أن تؤدي لشفاء المرض. |
| öncü birlikleri hâlihazırda şehrin dış mahallelerine ulaşmış sokak sokak çarpışarak ilerliyordu. | Open Subtitles | لقد وصلت طلائع مشاتهم بالفعل ضواحى المدينة يقاتلون فى معركة ضارية من شارع لشارع |
| Bu, meşhur değer paradoksudur. öncü ekonomist Adam Smith tarafından tanımlanmıştır. | TED | هذا هو التناقض في القيمة، اشتهرت بهذا الوصف من قبل الرائد في الاقتصاد آدم سميث. |