| Hayatta bulup bulacağın tek adam olma şansının içine sıçtığının farkındasındır umarım. | Open Subtitles | عسى أنك تدرك أنك أفسدت للتو فرصتك الوحيدة في تحقيق شيء في حياتك |
| Senin kont olman gerektiğini, ünvanını geri almak için şansının olduğunu ve hatta daha fazlasını kazanabileceğini bilmen yeterli. | Open Subtitles | , أعرف فقط بانك كان يجب أن تكون أيرلا والآن فرصتك لفوز لقبك السابق وأكثر |
| Yaşayabilmek için tek şansının bu olduğunu söyledi. | Open Subtitles | وقال انه كان فرصته الوحيدة للبقاء على قيد الحياة. |
| Neden anlamıyorum ama tek şansının sen olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لم أفهم لماذا ولكنه قال بأنك فرصته الوحيدة |
| Bu bana, karımın hala hayatta olup geri gelme şansının olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | هذا يخبرني أنها قد عادت و أن هنالك فرصه .. أن زوجتي لا تزال على قيد الحياة |
| Ama hep bir bahane uydurdu ya da şansının dönmek üzere olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لكن دوماً ما يكون هنالك عذر أو أن حظه سيتحسن |
| Bayan May bir bebek istiyor ve buna bakarak şansının %10 olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | السيدة ،مي تريد طفل وبعد رؤية هذا أقول أن فرصها بنسبة عشرة بالمائة |
| Her an şansının yaver gitmeyeceğiyle ilgili endişelerim var. | Open Subtitles | أنا خائف جداً أن حظها قد قارب من الإنتهاء في أي يوم. |
| Ama doğrusu onun kötü şansının bana geçmesinden korktum. | Open Subtitles | ولكن الحقيقة هي أنني كنتُ خائفاً أن ينتقل حظّه السيء إليّ |
| Polis kaçma şansının çok daha büyük olacağı ormana kadar kaçtığını ama senin geri döndüğünü söylemiş. | Open Subtitles | الشرطة قالت أنك استطعت الوصول للغابات حيث فرصتك للهروب كانت ستكون أكبر |
| Lotoda, her oynayışında şansının biraz arttığını biliyorsun bari. | Open Subtitles | على الأقل مع اليناصيب تعلمين في كل مره تلعبين بها أن فرصتك تزداد كل مره |
| Benden hızlı silah çekebilirsin ya da çekemezsin ama çekme şansının iyi görünmediğini söyleyebilirim. | Open Subtitles | قد تستطيع ضربي، وقد لاتستطيع، ولكن سأقول أنّ فرصتك ليس جيّدة. |
| Umarım ikinci şansının değerini bilirsin. | Open Subtitles | أتمنى حقاً أن تستمتع أكثر في فرصتك الثانية |
| Ama tek şansının bu olduğunu anlayacak kadar da zeki birisi o. | Open Subtitles | ولكنه ذكي بما يكفي ليعرف أنها فرصته الوحيدة |
| Kalan oksijenine göre, şansının bire çok yüksek bir numara bence. | Open Subtitles | هو الأن تركنا , أنا أقول أن هذه فرصته ستكون حوالى واحد فى... عدد كبير جداً |
| Ayrıca yaşama şansının da çok düşük olduğunu söyledim. | Open Subtitles | واخبرته ايضاً ان فرصته في الحياة بعيده |
| Bu sona erdiğinde söylerim, bir eşleşme bulduğumuzda ve hâlâ yaşama şansının olduğunu gösterdiğimde. | Open Subtitles | سأقول عندما ينتهي كل شيء , حينما ,اجد ربما تطابقا لنخاعها عندما يكون بامكاني أن أريها أنها لازالت تملك فرصه في الحياة |
| Ve, Ray? Ray? Bu işten kurtulma şansının olması için ifadeni teyit etmeliyiz. | Open Subtitles | راى لو هناك اى فرصه لتخرج من هذا |
| şansının ne kadar olduğunu biliyor. Hepimiz arkadaşlarımızı kaybettik. | Open Subtitles | إنه يعرف ما هي فرصه - نحن جميعاً فقدنا رفاقاً - |
| Oğlan oracıkta aşık oluverir ve şansının döneceğini hisseder. | Open Subtitles | الفتى وقع في الحب بتلك اللحظة، ويدرك أن حظه على وشك أن يتغير. |
| Savaş geleneksel yöntemlerle icra edilirse, başarı şansının .çok düşük olacağı öngörülmüştü. | Open Subtitles | لقد كان هناك خوف من أنه لو داهمتنا الحرب و حاربت ( اليابان ) بطريقه تقليديه فأن فرصها فى الفوز ستصبح قليله جداً |
| Ben burada şansının döndüğünü sanarken gerçekte o ölüyormuş. | Open Subtitles | كنتُ هنا أفكّر أنّ حظها تغيّر، بينما كانت تحتضر حقاً. |
| ...şansının dönmek üzere olduğunu hissediyordu. | Open Subtitles | أن حظّه أوشك أن يتغيّر |
| Dağıtıcı bana sonunda şansının döndüğünü söyledi. | Open Subtitles | حينما أخبرني موزّع الأوراق أنّ الحظّ قد عاد إليك. |
| Çünkü o işe girmesinin tek sebebi, seninle hâlâ bir şansının olduğunu düşünmesi. | Open Subtitles | لأنه قبل بتلك الوظيفة لإعتقاده أن مازال أمامه فرصة معك |