| Walk bana ne kadar şanslı olduğunu söylememişti geçirdiğimiz talihsiz olaylardan önce tabii. | Open Subtitles | والت لم يخبرني كم هو محظوظ قبل الاحداث التعيسة التي حدثت مؤخراً |
| Arkadaşına onu tokatlamadığım için şanslı olduğunu söyle. | Open Subtitles | لأجل هذا اخبري صديقك هو محظوظ أنا لم أَضربه |
| Olan her şeyden sonra onu bırakmadığım için şanslı olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | تقول بها أنها محظوظة لـأني لـم أهجرها، بعد كل ما حدث. |
| Yine de onun şanslı olduğunu düşünüyorum çünkü senin gibi bir ablaya sahip. | Open Subtitles | على كل حال اعتقد انها محظوظة لان لديها اخت كبيرة مثلك |
| Seninle istediğim gibi konuşurum ne şanslı olduğunu biliyorsun | Open Subtitles | أود أن يكون كلامي واضحا لك "توني" كلانا نعرف انك محظوظ لاني هنا. |
| Hayatta olduğun için ne kadar şanslı olduğunu görmüyor musun? | Open Subtitles | ألا تستطيع أن تري أنك محظوظ لكونك حيّ حتّى الآن ؟ |
| Ona yol gösteren birine sahip olduğu için ne kadar şanslı olduğunu görmesi için elimden gelenin en iyisini yaparım. | Open Subtitles | و سأقوم بكل ما بوسعي ,لجعلها تدرك كم هي محظوظة بإمتلاك شخص يعتني بها بالطريقة التي تقومين بها |
| Tomografi, baziler kafatası çatlağı olduğunu doğruluyor ancak Dr. Lorenson bize neden şanslı olduğunu söyleyecek. | Open Subtitles | التصوير المقطعي يؤكد أنه مصاب ,بكسر قاعدي في الجمجمه , لكن د, لورنسون .تقول لنا لما هو محظوظ |
| Ne kadar şanslı olduğunu bilmiyor. | Open Subtitles | انه لا يعلم كم هو محظوظ |
| Ne kadar zeki olduğunu seni bulmakla, ne kadar şanslı olduğunu biliyor mu? | Open Subtitles | كم هو محظوظ لعملك لصالحه ؟ |
| şanslı olduğunu söylüyorlar. | Open Subtitles | أطباء الطواريء قالوا أنها محظوظة كان يمكن أن تموت |
| Üstümü giyerken ya da çimleri biçerken başımı çevirdiğimde gözlerinde o ifadeyi görüyorum bana sahip olduğu için şanslı olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | .. عندما أرتدي قميصي أو أقصّ العشب .. ألتفت إليها وأرى في عينيها نظرة وأعرف أن في بالها تقول أنها محظوظة لأنني لديها |
| - Hayır, hayır. şanslı olduğunu söyleyebilirim. Ama düğün için çok üzgünüm. | Open Subtitles | لكنت سأقول من أنها محظوظة إنني متأسفة جداً بشأن الزفاف |
| Her şeye burnunu sokan kayınvalidelerden birine düşmediği için Jen'in şanslı olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | انا اعتقد انها محظوظة لأنها لن تحصل على احدى الحموات التى تتدخل فى الاشياء |
| Ölmeden önce, ona şanslı olduğunu söyleyeceğim | Open Subtitles | قبل أن تموت، وأنا أقول لها انها محظوظة |
| Be-be-ben, senin çok şanslı olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | انا اعتقد انك محظوظ جدا. |
| Doktor seni vurmadıkları için şanslı olduğunu söyledi. | Open Subtitles | الأطباء يقولون أنك محظوظ لأنك لم تصاب بطلق ناري |
| Ancak daha zor durumda olanları görünce kıyafetlerimin ne kadar şanslı olduğunu anlıyorum. | Open Subtitles | فقط عندما أرى الناس الأقل حظاً ادرك كم هي محظوظة ملابسي |
| Şanslı küçük pislik. Hayır, ben şanslı olduğunu söylemezdim. | Open Subtitles | إنه أحمق صغير محظوظ - لا، لا أعتقد أنه محظوظ - |
| Arkadaşlarına, doğru zamanda doğru yerde bulunduğu için şanslı olduğunu söyledi. | Open Subtitles | ، فيما بعد أخبر أصدقاءه ، أنه كان محظوظا في نفس المكان ، وفي نفس الوقت |
| Uzaklaştığın için ne kadar şanslı olduğunu söylemek için aradım. | Open Subtitles | ولكنني أتصل كي أقول أنك محظوظاً لأن طردتك |
| Böyle bir evliliğin olduğu için ne kadar şanslı olduğunu bilmiyorsun. | Open Subtitles | أنت لاتعي كم أنتَ محظوظ بزواجك الذي حصلت عليه |
| Aslında doktor hastaneye geldiği için çok şanslı olduğunu söyledi, ...çünkü kuduz virüsü iyice yayılmadan tedaviye başlanması çok önemliymiş. | Open Subtitles | في الحقيقة , الطبيب قال انها كانت محظوظة لان الطريقة الوحيدة للتغلب على داء الكلب هي البدء بالعلاج قبل بداية الاعراض |
| Ne kadar şanslı olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | الكل يقول لك بأنك محظوظ جدا ً لذا ، لا تخرب عليك هذا |