| Sadece limon, hindistan cevizi, üzüm çekirdeği yağı, şifalı otlar... | Open Subtitles | لا تكن جباناً هكذا إنها مجرد ليمون، جوزة الطيب بذور عنب زيتية، أعشاب |
| Ne yapacağı hiç belli olmayan şifalı otlar üzerinde çalışıyorum! | Open Subtitles | أَعْملُ مَع البعضِ أعشاب غير مستقرة جداً! |
| şifalı otlar. | Open Subtitles | أعشاب في الغالب |
| şifalı otlar ve baharatlar satan dükkânını 20 yılı aşkın süredir işletiyor. | Open Subtitles | ظلت تدير محلّها بائعة الأعشاب الطبية والتوابل لأكثر من عشرين عاماً |
| Büyük abim şifalı otlar hakkında her şeyi bilirdi. Ah. | Open Subtitles | أخي الأكبر كان يعرف كل شيء عن الأعشاب الطبية |
| - şifalı otlar. | Open Subtitles | أعشاب طبيّة |
| Bütün şifalı otlar ve ilaçlar buraya, Djag'e getirilsin. | Open Subtitles | اذهب. وأحضروا كل الأعشاب الطبية والأدوية من كل البيوت الى (دجاك). |