| 2010 yılının bu konuda herhangi bir özelliği yok, çünkü, her yıl ortalama 31,5 milyon insan doğal afetler nedeniyle yerinden oluyor. | TED | الآن، مامن شيء مثير للاهتمام بشأن سنة 2010، لأن المعدل يرتفع ل 31 ونصف مليون شخص مشرد بسبب الكوارث الطبيعية كل عام. |
| Bir aşığın hayatına son verdiği yerde, afetler eksik olmaz. | Open Subtitles | عندما ينهي حبيب حياته فإن القرية سوف يحل بها الكوارث. |
| Çoğu cinayet, yıkım, hastalıklar ve doğal afetler hakkında. | TED | معظمها عن القتل , الفساد, الأمراض, الكوارث الطبيعية |
| Hintli afetler, Hindistan'dan gelip yarışmaya katıldılar. | Open Subtitles | مذهلو الهند، قطعوا طريقاً طويلاً من الهند ودخلوا المسابقة |
| Dünyada doğal afetler yaşandığında, Yunanlılar bu afetlerin Zeus tarafından kötü insanları cezalandırmak için gönderildiğine inanmışlardır. | Open Subtitles | عندما تحدث كوارث طبيعية في العالم فإن الإغريق يظنون أنها عقاب من زيوس للناس الأشرار |
| Ama artık doğal afetler olmadığını söylemeliyim. | TED | ولكن يجب أن أقول ان تلك المشكلة لم تكن بسبب الكوارث الطبيعية. |
| Hükûmetler sınır güvenliği için veya doğal afetler sonrasında acil durum ve yardım için kullanıyor. | TED | الحكومات تستخدمها لتأمين الحدود، أو لتحسين إستجابة أسرع عند الكوارث كالفيضانات والنيران والزلازل. |
| 1900'lerde, yaklaşık yarım milyon kadar insan doğal afetler nedeniyle ölüyordu; seller, depremler, volkanik patlamalar, vesaire, kıtlık. | TED | سنة 1900، كانت حوالي نصف مليون شخص الذين قضوا بسبب الكوارث الطبيعية: فيضانات، زلازل، براكين انفجار، أي شيء، جفاف. |
| Bu iklimle alakalı afetler ayrıca jeopolitik sonuçlar ve istikrarsızlık da yaratıyor. | TED | لدى الكوارث المتعلقة بالمناخ عواقب جيوساسية أيضاً وتُحدث عدم الإستقرار. |
| Ancak, Tanrı insanlarla deneyler yapıyor ve bunlara doğal afetler deniyor. | TED | لكن الإله يجري التجارب على البشر، وهذا يسمى الكوارث الطبيعية. |
| Maalesef, kültürel mirasları yalnızca çatışma alanlarında ve savaşlar yüzünden değil doğal afetler sebebiyle de kaybediyoruz. | TED | للأسف، نحن لا نفقد التراث الثقافي في مناطق الصراع وفي الحرب فقط، نحن نفقدها كذلك نتيجة الكوارث الطبيعية. |
| uzaylı otopsileri, perili evler, afetler... Bunları izliyoruz ama bize | TED | تشريح للغرباء، منازل مسكونة او الكوارث. وهذا ما نشهده. |
| Doğal afetler de Tanrı vergisidir. | Open Subtitles | من الممكن أن الكوارث تأتي عن طريق الطبيعة المحيطة |
| Senin için bir sürü zaman ve para harcadık afetler etrafında dönecek ve bazen senin ne kadar yoğun olabileceğini unutuyorum. | Open Subtitles | لقد ضيعنا الكثير من الوقت والمال عليك أنت محوري جداً عندما تأتي الكوارث لقد نسيت كم انت محوري |
| Bunlardan dokuz tane vardır ve çoğu binlerce mil çapındadır. Ve bunların sınırları afetler sonucu oluşmuştur. | Open Subtitles | ثمة تسعة صفائح ضخمة يبلغ عرضها آلاف الأميال تحدث على حدودها الكوارث. |
| Bu afetler, büyük volkan patlamaları, ani iklim değişikliği ya da Dünya'ya çarpan bir meteor gibi doğal nedenler yüzünden gerçekleşti. | Open Subtitles | ،كان سببها الكوارث الطبيعية كالثورات البركانية الضخمة و التغيرات السريعة في المناخ و النيازك التي تصطدم بالأرض |
| Harika! Bizi gururlandırdılar. Hintli afetler... göreyim sizi! | Open Subtitles | رائع،لقد جعلونا فخورين،لذا، مذهلو الهند،انطلقوا |
| Çünkü onlar Hintli afetler, Mumbai Afetleri değil. | Open Subtitles | لأنهم مذهلو الهند وليسوا مذهو مومباى |
| Selam, beyler. Selam, Hintli afetler. | Open Subtitles | مرحباً يا رفاق، مرحباً يا مذهلو الهند |
| Savaşamayacağınız şeyler vardır. Doğal afetler gibi. | Open Subtitles | يوجد أشياء لا يستطيع المرء مواجهتها كوارث القدر |
| savaşlar olacak, ekonomik krizler olacak doğal afetler olacak. | TED | سيكون هناك حروب و ستكون إحباطات , ستكون هناك كوارث طبيعية . |