| Babamın sürekli onu aldatmasıyla başa çıkma yoluydu. | Open Subtitles | كانت طريقتها في التعامل مع خيانة أبي لها طوال الوقت |
| Açıkça kendi acısıyla başa çıkma yolu. | Open Subtitles | من الواضح أنّه طريقتها في التعامل مع الحزن إنّها لا تعني ذلك |
| Onun için buranın ürkütücü yaşantısıyla başa çıkma yolu. | Open Subtitles | طريقتها في التعامل مع كل الأشياء المريبة بهذا المكان |
| Doktorlar bunun bir başa çıkma yöntemi olduğunu söylüyorlar. | Open Subtitles | يقول الأطباء إنها وسيلة للتغلب على الحزن. |
| Dışarıya yansıttığım sağlam duruşum stresle başa çıkma yolum. | Open Subtitles | من عادتي إبراز الثقة الخارجة كوسيلة للتغلب على الضغوط |
| İyimserim çünkü sorunlarımızla başa çıkma kapasitemiz hayal ettiğimizden çok daha fazla. | TED | إنني متفائل لأنني أعتقد أن قدرتنا للتعامل مع مشاكلنا هي أكبر بكثير مما نتخيل. |
| Bir organizasyonun başlamasına yardım ettim, bu sorunla başa çıkma adına, 20 yıl önce, inanç tabanlı bir organizasyon. | TED | لقد ساعدت في تأسيس منظمة دينية منذ 20 عاماً، وذلك للتعامل مع هذه القضية. |
| Bu doğru. Dertlerle başa çıkma konusunda özel yeteneklerin var. | Open Subtitles | ذلك صحيح ، لديك مهارات عالية في التأقلم |
| Babamın sürekli onu aldatmasıyla başa çıkma yoluydu. | Open Subtitles | كانت طريقتها في التعامل مع خيانة أبي لها طوال الوقت |
| Melekler onun başa çıkma yöntemiydi. | Open Subtitles | كانت الملائكة هي وسيلتها في التعامل مع العالم كانت الأصوات بالنسبة لها شئ حقيقي |
| Frank ile başa çıkma şekliniz hoşuma gitti. Gerçeği yumuşatmadan ve sakınmadan söylediniz. | Open Subtitles | تعجبني طريقتك في التعامل مع فرانك أنتي لا تخافين من قول الحقيقة ولا تنافقين |
| Senin bu götveren arkadaşının stresle başa çıkma konusunda eğitime ihtiyacı var. | Open Subtitles | صديق سخيف لديك هنا يحتاج التعليم في التعامل مع الضغط. |
| Hayır, sorun yok. Kayıplarla başa çıkma konusunda uzman sayılırım, biliyor musun? | Open Subtitles | كلّا، لا بأس، إنّي خبير في التعامل مع الخسارة، أتعلم؟ |
| Aidan'ın bununla başa çıkma yolu, dediğiniz gibi kendini bu şekilde ifade ediyor. | Open Subtitles | نعم, أنا متفهمة لذلك, ولكن تلك الرسومات... إنها طريقة إيدن للتغلب علي ذلك للتعبير عن نفسه كما قلتي من قبل |
| Belki de olanlarla başa çıkma yolu budur, Abby. | Open Subtitles | (ربما هذه طريقته للتغلب على الأمر يا (آبي |
| Sorun şu ki, atalarınızın öfkeyle başa çıkma yolları, fiziksel olarak dövüşmeleri artık makul ya da uygun değil. | TED | والمشكلة أن الشيء الذي فعله أجدادك للتعامل مع غضبهم للقتال الجسدي، لم يعد هنالك شيء منطقي أو مناسب. |
| Yine de, stresle başa çıkma yöntemi bu değil. | Open Subtitles | ولكن لا يزال هذا ليس طريقاً للتعامل مع الإجهاد |
| Hepimizin kendine has başa çıkma yöntemi var. | Open Subtitles | كلٌ منّا لديه طريقته في التأقلم. |