| Tabi ki tarımla beraber ilk büyük medeniyetler, balçık ve tuğladan inşa edilmiş ilk şehirler, ilk imparatorluklar ortaya çıktı. | TED | بالطبع، جاءت مع الزراعة أُولى الحضارات الكبرى، أوّل المدن المبنيّة من الطين والطوب، أوّل الإمبراطوريات. |
| Bunda amaç, balçık kalitesini arttırmak ve sonuçta plastisite ve yüksek kırılganlık sağlamaktır. | Open Subtitles | و كما هو واضح فالهدف هو زيادة جودة الطين وعليه فإنه يكون ليناً وسهل التشكيل |
| Bu tortu ya da balçık geniş yumrular halinde topaklantı ve yavaşça değişik şekillere dönüştü. | Open Subtitles | هذا الوحل أو الغرين بدأ يلتأم فى كتل كبيرة وببطأ تكونت أشكال مختلفة |
| Başkası konacağına sen al. Bu civardaki balçık sahibini buldu. | Open Subtitles | أفضّل أن تكون أنت بدلاً من أيّ آخر فقد تمّ شراء الوحل الموجود هنا |
| Yunuslardan biri en yakın balçık kıyının yerine bakmak için çıktığı anda sıra onlara geliyor. | Open Subtitles | إشارة البدء هي لحظة اندفاع الدلفين إلى السطح, التحقق من الوضع عند أقرب ضفة طينية. |
| Evet, o balçık gibi. | Open Subtitles | نعم انه مثل الصلصال اللين |
| Belki de süngü ile öldürülmüştür ve balçık kalsiyum seviyesini yükseltmiştir. | Open Subtitles | ربما أنه طُعِن وبعد ذلك عمل الطين على سحب الكالسيوم |
| balçık ve sıfır görünülebilirlik arasında bir şey bulamadım. | Open Subtitles | بين الطين والرؤية صفر، أنا لم يحصل على شيء. |
| Timsahlar, yılanlar, zehirli kertenkeleler solucanlar eşliğinde, sağanak yağmur altında balçık çamurları aştım. | Open Subtitles | تَجاوزتُ ذلك الطين العفن، والأمطار التي تهطل طوال الوقت قابلتني التماسيح، والثعابين، والسحالي السامة، والديدان |
| Yani bu kabadayı senin yumruk atacağını düşündüğü zaman, sen onun gözlerine balçık atacaksın! | Open Subtitles | المرة القادمة التي يظن فيها المشاغب أنك ستلقي لكمة، تلقى كرة من الطين في عينيه! |
| Çamur garip bir balçık karışımı gibi görünüyor. | Open Subtitles | تبدو التربة و كانها مزيج غريب من الطين |
| balçık kesen çapalar. | Open Subtitles | المعاول تقطع الطين |
| Onu hiç bir zokanın gitmediği derinliklerde arayacağım ve onu balçık içinde bulacağım. | Open Subtitles | و سأبحث عنه إلى أعمل الأعماق و سأرقد معه في الوحل |
| Üç milyar yıl öncesindeki gibi her yer balçık olabilir. | Open Subtitles | يمكننا العودة لثلاث مليارات ولن تجد سوى الوحل بالمحيط |
| Bu ustalık karşında oldukça etkilendim ve nasıl oluyor da sadece bir çanta hücresel balçık, kendi sınırlarını planlayabiliyor ve bölgelerini tanıyıp ona göre hareket edebiliyor. | TED | لقد أثار اعجابي بطريقة عمله هذه، كيف أن هذا الوحل الخلوي البدائي في الخِلقة .. يمكنه بطريقةٍ ما أن يُعَلِّم منطقته، يتعرف على نفسه، و يتحرك بإدراك ظاهر. |
| Biz Simpsonlar için bu balçık... | Open Subtitles | (بالنسبة لآل (سيمبسون ...هذا الوحل الأخضر هو أمّ |
| Kahrolası balçık! | Open Subtitles | الوحل اللعين! |
| - foraminifer balçık içinde. Evet. | Open Subtitles | في طين "المُثقّبات [أحافير طينية تشبه الأصداف] |
| Pekâlâ, seni küçük balçık yığını. | Open Subtitles | حسناً يا كتلة الصلصال... |
| O zaman balçık şehrine gelin ve balçıklanın! | Open Subtitles | ، إذا هيا تعال لمدينة "المرتشح" و اشعر باللزوجة |