| barınaktaki arkadaşlarım adi bir polisin gelip... benim hakkımda sorular sorduğunu söylediler. | Open Subtitles | أصدقائي في الملجأ أخبروني أن شرطية فاسقة كانت في الأرجاء تسأل عني |
| Kaçak durumda olduğunu, silahla karısını ve barınaktaki diğer kadını korkuttuğunu biliyordunuz. | Open Subtitles | وأنه كان مسلحًا بالسلاح الذي هدد به زوجته والنساء الأخريات في الملجأ. |
| barınaktaki sıcak akşam yemeğine tam zamanında yetişeceğiz. | Open Subtitles | سيكون لدينا عشاءا ساخنا فى الملجأ فى الموعد تماما |
| Belki barınaktaki biri onu evlat edinebilir. | Open Subtitles | حسنا, هناك احتمال ان يتبناه احد في الملجأ. |
| Köpeğin bizde olduğunu bir tek Lex ve barınaktaki adam biliyordu. | Open Subtitles | لم يكن أحد على علم بأن الكلب معنا إلا ليكس والفتى في الملجأ |
| barınaktaki herkes içeceklerinizden içtiklerini teyit edecek. Onlara bunları sağlayanlar da test edilecek. | Open Subtitles | كلّ من في الملجأ ممن شرب من الصودا التي قدّمت لهم، يمكن فحصهم كذلك |
| O zaman hayvan dolduran adamı neden ezdiği ve barınaktaki adama neden pençe attığı anlaşılıyor. | Open Subtitles | فإن الأمر يبدو منطقياً لما قام بتهشيم محنط الحيوانات وضرب الرجل من الملجأ بمخالبه |
| Bir de barınaktaki şu piçlere bundan bahsetme, tamam mı? | Open Subtitles | لا تقل شيئاً لهؤلاء الاوغاد. في الملجأ عن هذا الموضوع ، حسنًا؟ |
| barınaktaki yavruları seveceğiz. | Open Subtitles | هيا بنا سنلعب من الجراء في الملجأ |
| barınaktaki tarife uyuyor mu? | Open Subtitles | مطابقة لسيارة الملجأ |
| barınaktaki adam, Martin Brent ya da kısaca Marty o içeceklerden içtikten sonra öldü, doğru mu? | Open Subtitles | ومن ثمّ رجل في الملجأ (مارتن برنت)، المعروف باسم (مارتي) توفّي بعد شرب الصودا، أليس كذلك؟ |