| Bir düşünün, ciddi kafa travmasıyla gelen bir hasta olduğunda, beyni şişiyor ve bu onun kafatası basıncını artırıyor. | TED | عليكم تخيل عندما يأتي المريض مع صدمة حادة في الرأس، يكون دماغه متورماً وهو يزيدُ من الضغط داخل جمجمته. |
| Ve onun hayatını kurtarabilmek için, kafatası basıncını azaltmak zorundasın. | TED | ومن أجل إنقاذ حياته، عليك خفض هذا الضغط داخل الجمجمة. |
| Bir kıç yanağını buraya koyarsın, öbür tarafın basıncını azaltırsın. | Open Subtitles | يمكنهم أن يضعوا فردة هنا وتزيل الضغط عن الفردة الأخرى |
| Aşırı stres kan basıncını yükseltip kanamaya yol açmış olabilir. | Open Subtitles | التوتر الشديد قد يرفع ضغط الدم و الذي يسبب النزيف |
| Hemen kendine gelmez ama kan basıncını düşüreceğinden bir şansı olur. | Open Subtitles | لن تستيقظ في حينه، لكنّه أقلّها سيخفّض ضغط دمها وسيعطيها فرصة. |
| Karaciğerdeki problem bebeğin kan basıncını tek başına etkilemez. | Open Subtitles | لن تعبث مشكلة الكبد وحدها بضغط الدّم لدى الرضيعة |
| Trakesine doğru daha fazla akış olmaması için mide basıncını azaltmamız gerek. | Open Subtitles | علينا أن نزيل الضغط عن معدتها لكي لا تزيد الإرتجاعات إلى الرغامى. |
| Muhtemelen ameliyata ihtiyacı yok ama kafa içi basıncını kontrol edelim. | Open Subtitles | ,قد لا تحتاج لجراحة على الأرجح لكننا سنراقب الضغط داخل جمجمتها |
| Ve dört: Enerji basıncını tutmak için kullanılan boynuzlar. | TED | رابعاً : وجود طرفي هلال لتخزين عزم أثناء الضغط |
| Hayır, tünel basıncını vereceğiz önce, sonra su geçirmez kapılar açılacak ve insanlar evlerine gidebilecek. | Open Subtitles | لا،ثمّ سنعيد الضغط إلى الأنفاق ثمّ الأبواب المضادة للماء سَتنفتحُ،ثمّ يَذْهبُ الناسُ إلى البيت |
| 45 saniye içinde mikroişlemci sistolik ve diastolik basıncını hesaplar. | Open Subtitles | ، خلال 45 ثانية يَحسب المعالج الدقيق إنقبـاضك بدقّة بالإضـافة إلى الضغط الإنبسـاطي |
| Şimdi yatıştı ama kalp basıncını hafifletmeye çalışırken çok rahatsız oldu. | Open Subtitles | أعطي مهدئاً الآن لكنه غضب كثيراً من قبل عندما تكلّمنا عن تخفيف الضغط عن قلبه |
| Kabin basıncını düşürün. 21 kilopaskal ve düşüyor. | Open Subtitles | انخفاص في معدل الضغط في منصة القيادة 21كيلوباسكال مع استمرار في الانخفاض |
| Odyssey, yanaşma izni verildi, kabin basıncını emniyete alın. | Open Subtitles | الأوديسا جاهزة لعملية الإرساء و ننصح بتأمين معادلة الضغط في الكابينة |
| Tüm geminin basıncını kaybederiz. | Open Subtitles | من الممكن ، أن يتسبب ذلك فى إنخفاض الضغط ، فى السفينة كلها |
| Dairenin yay şekli her iki tarafa da su basıncını aktarmayı sağlıyor. | Open Subtitles | الشّكل، القوس الدّائري يمكّن من توزيع ضغط الماء على جميع ضفاف النّهر |
| Şimdi; kan basıncını kontrol altına aldığımızdan artık kriz riski falan olmayacaktır. | Open Subtitles | الآن ضغط الدم تحت السيطرة، لن يكون هنالك اي خطر من النوبة. |
| Arabaya dokunma. Hadi git de... Su basıncını son seviyeye getir. | Open Subtitles | لا تمسّ السيارة، هيّا استخدم آخر ما تبقّى من ضغط الماء. |
| Kalbime anjio yapıldı, akciğer atardamarımın basıncını ölçtüler. Normalde 15 ila 20 arası olması gerekirken | TED | لقد خضعت لقسطرة قلبية حيث يتم فيها قياس ضغط الدم في الاوردة الرئوية والتي يجب ان تكون بين 15 و 20 |
| Tamam. Kan basıncını kontrol etmezsek neler olduğunu anlayamadan ruhlar âlemine dalacak. | Open Subtitles | حسناً، إن لم نتحكم بضغط الدم |
| Ancak, çekirdeği bir beyaz cüceden daha küçük boyutlara sıkıştırabilmek için o tuhaf gücü, yani elektron bozunum basıncını alt etmek zorundadır. | Open Subtitles | لكن لضغط المركز لحجم أصغر من القزم الأبيض فالجاذبيه يجب أن تجد طريقه للتغلب على " ضغط الإنحطاط الإلكتروني" |
| O yüzden artık kan basıncını TPN'i ve sıvıları ayarlayamayacağız. | Open Subtitles | لذا لن نتمكن من التحكم في ضغطه بعد الآن، والتغذية الوريدية والسوائل، |
| En üst düzey solunum cihazına bağlamışlar ama güçlükle basıncını sağlayabiliyormuş. | Open Subtitles | وضعوها بالعناية القصوى. لكنها تحافظ على ضغطها بصعوبة. |