| - Üç tane hedefimiz var. Beyrut'un kuzey kumsalındaki bir okul. | Open Subtitles | حسناً، لدبنا ثلاثة أهداف مدرسة في الجزء الشمالي من شاطيء بيروت | 
| Bir süredir ortalıktan yok olmuştu, ama tekrar Beyrut'ta ortaya çıktı. | Open Subtitles | لقد اختفى لفترة , و لكنه بعدها ظهر ثانية في بيروت | 
| Beyrut'taki bütün Avrupa elçiliklerinden sonra soru sormak bana kalmış. Niye? Ha! | Open Subtitles | هل تعتقد أنه من السهل ملاجقة السفارات الأوروبية في بيروت من أجلك؟ | 
| Ve sonu, onu bulduğum yer, Beyrut'da bir gazinoda kurpiyerlik yapıyordu Artık uyuyamadığı için ona en uygun işti bu. | TED | وانتهى، وجدته يعمل في كازينو بيروت لأنه لم يعد يستطيع النوم أبداً، وبالتالي ناسبه العمل. | 
| Gelecek hafta Beyrut'ta olacak. Orada halledebiliriz. | Open Subtitles | سوف يكون ببيروت الإسبوع القادم، بإمكاننا عمل ذلك هناك | 
| Bunun yerine, Amira komşu ülkelerde Amman veya Beyrut gibi kentsel bir bölgeye gidebilir. | TED | وبدلا من ذلك، بإمكان أميرة الذهاب إلى المناطق الحضرية الى مدن مجاور، مثل عمان أو بيروت. | 
| Yine güya hiç tanımadığı Robert Simmonds ile Beyrut'ta. | Open Subtitles | مع روبيرت سيموندس فى بيروت , اسم اخر لم يظهر ابدا فى تقاريره | 
| İsrail istihbaratına göre Beyrut'tan ayrılmışlar. | Open Subtitles | لقد تم أعلامنا من قبل المخابرات الأسرائيلية بأنهم قد غادروا بيروت | 
| Ortadoğu'daki en yakın dostumuz İsrail, hem de Beyrut'a 20 dakikalık bir mesafede. | Open Subtitles | أسرائيل هي أفضل صديقة لأمريكا في الشرق الأوسط وهي مسافة 20 دقيقة فقط من بيروت | 
| Beyrut'un her tarafında olabilirler. | Open Subtitles | قد يكونوا قد ارسلوهم الى جميع أنحاء بيروت الآن | 
| Albayım kusura bakmayın da, Beyrut iki milyon insanın yaşadığı koca bir şehir. | Open Subtitles | أستميحك عذراً يا سيدي العقيد، بيروت... مدينة كبيرة جدأً وعدد سكانها مليوني نسمة | 
| Tüm Beyrut karşımıza dikilmeden defolup gidelim bu lanet yerden. | Open Subtitles | لنحلق بهذه الطائرة اللعينة الى الأعلى قبل أن تأتي بيروت بأكملها | 
| Beyrut'ta kaldığımız sürece bulunduğunuz yardımlardan dolayı teşekkür ederiz. | Open Subtitles | أريد أن أشكركم على وجودنا الممتع في بيروت | 
| Bak, Beyrut'a gitmek için bir saat içinde hava alanında olmalıyım. Bu iş ciddi. | Open Subtitles | يجب ان اكون في المطار خلال ساعة لتغطية احداث في بيروت | 
| Beyrut'a götürüp, Şii mahkumları serbest bırakacaklar. | Open Subtitles | وسياخذونها إلى بيروت من أجل إطلاق سراح بعض المعتقلين الشيعة | 
| Evine hoşgeldin Frank. Beyrut'ta çok başarılıydın. | Open Subtitles | مرحباً بعودتك إلى ديارك يا فرانك عمل جيد فى بيروت الذى سمعنا عنه | 
| Ben Beyrut'taydım. - Eminim seni özlemişlerdir. | Open Subtitles | كنت مراسلا بحرب بيروت أراهن أنهم يفتقدونك هناك | 
| Reagan hükümeti döneminde, Beyrut'ta 240 Denizci öldürüldü. | Open Subtitles | أثناء إدارة ريغان 240جندي بحرية قتل في بيروت | 
| 1982'de Beyrut'ta öldürüldü diye kayda geçilmiş. | Open Subtitles | انه مدرج في جدول القتلى في بيروت عام 1982 | 
| Senin füzeyi alan herifi. Beyrut'a gidiyor. Sen Beyrut konusunda deneyimlisin. | Open Subtitles | إنه يسافر إلى بيروت، أنت لديك خبرة ببيروت | 
| 80lerde Beyrut büyükelçiliğini yönetiyordu. | Open Subtitles | كان يعمل في القنصلية ببيروت في الثمانينات، |