| Goliath o dönemdeki akranlarından çok daha uzundu ve genellikle biri normalden o kadar uzak olduğunda, onun bir açıklaması olur. | TED | فرأس وكتفىَ جالوت أعلى من أقرانه في ذلك العصر، وغالبا عندما يكون هناك شخص فوق العادة لهذه الدرجة، هناك تفسير لذلك. |
| Bu olaydan haberim yok ama eminim bir açıklaması vardır. | Open Subtitles | لست متأكداً من ذلك ولكني متأكد من أن هناك تفسير. |
| Yani ya taraflardan biri yalan söylüyor ya da farklı bir açıklaması var. | TED | اذن واحد من هذه الاطراف يكذب او هناك تفسير اخر |
| Mutlaka bunun bir açıklaması vardır ya da sen bir ucubesin. | Open Subtitles | من الواضح انه سيكون هناك تفسيراً لذلك عدا من انك وحش؟ |
| Bunun mantıklı bir açıklaması olduğundan eminim. | Open Subtitles | أن واثق أنه يوجد تفسير منطقى ممتاز حسنا؟ |
| Bunun tek bir açıklaması var. Eve'in beyni yaptıklarını silmiş olmalı. | Open Subtitles | التفسير الوحيد الذى استطعت الوصول إليه هو أن إيف تدعو . |
| Bence bunun başka bir açıklaması var. | Open Subtitles | وبشرته جافة ومقشرة لا بد أن هناك تفسير آخر |
| Bunun mantıklı bir açıklaması olduğunu söylüyorlar ama gerçekten yardımına ihtiyaçları var. | Open Subtitles | انهم يقولون ان هناك تفسير منطقى , ولكنهم يريدون مساعدتك |
| Hadi, burada kalamayız. Bak, buradaki her şey için bir açıklaması vardır. | Open Subtitles | هيا , لآ يمكننا البقاء هنا لابد من أن هناك تفسير لكل هذا |
| Keşke bir açıklaması olsaydı, ama yok işte. | Open Subtitles | أتمى لو كان هناك تفسير آخر لهذا ، لكن لا يوجد |
| Doug, eşinin Halâ hayatta olmasının bir açıklaması yok. | Open Subtitles | ليس هناك تفسير لما زوجتك ماتزال على قيد الحياه حت الأن |
| Ama bunun bir açıklaması var. | Open Subtitles | إذا نجح في الخروج مني حياً ولمن هناك تفسير لتورطه |
| Bekle, bu işin basit bir açıklaması olduğundan eminim. | Open Subtitles | انت ليس لديك امر تفتيش انتظر.. انتظر انا متأكدة بأن هناك تفسير بسيط لكل هذا |
| Birçok insan bunun bir açıklaması olduğunu, bir tür komplo, bir tür kumpas olduğunu düşündü. | Open Subtitles | شعر عديدون أنه لا بد وأن يكون هناك تفسير لما حصل لا بد وأنّ هناك مؤامرة ما أو مكيدة |
| bir açıklaması olmalı. Dadı onu okuldan aldı mı? | Open Subtitles | لابد وأن هناك تفسيراً ما، هل أخذتها المربية؟ |
| Ama çok basit ve tatmin edici bir açıklaması var. Anlars... | Open Subtitles | لكن هناك تفسيراً بسيطاً ومُرضياً مافيالأمر.. |
| Bunun olması için hiçbir sebep yoktu köyün lanetli olduğu dışında da bir açıklaması yoktu... | Open Subtitles | ولا يوجد تفسيير لما حدث .. لا يوجد تفسير ما عدا واحد هذه القريةِ لُعِنتْ |
| Elbette her zaman basit bir açıklaması vardır. | Open Subtitles | ممكن، بالطبع يظل دائماً التفسير البسيط موجوداً |
| Aklıma gelmeyen bir açıklaması olmalı. | Open Subtitles | حسنٌ ، لا بدّ أنّ يكون هنالك تفسير منطقيّ ، لكني لا أفكر بهِ و حسب. |
| bir açıklaması olmaksızın motor yeteneklerin kaybı. | Open Subtitles | فقدان المهارات الحركية الدقيقة بدون أي تفسير |
| Ve düşünebildiğim tek bir açıklaması var. | Open Subtitles | وهناك تفسير واحد يُمْكِنُ أَنْ أُفكّرَ به. |
| Eminim bir açıklaması vardır, ama onun da inandığına inanıyorum. | Open Subtitles | أنا متأكدة من وجود تفسير ولكني أؤمن بما تؤمن هي |
| Diğer ev arkadaşını kara kedi ile aynı yerde ve aynı zamanda gördükten sonra her şeyin mantıklı bir açıklaması yoktur. | Open Subtitles | لا يوجد هناك أيّ تفسير منطقي حتى نرى شريك المسكن الآخر وتلك القطة السوداء معـًا في نفس المكان في نفس الوقـت |
| Şey, öyleyse bunun sadece bir açıklaması var. | Open Subtitles | حسناً,هناك أحتمال اخر متوقع |
| Bilimsel bir açıklaması yok. | Open Subtitles | ليس هناك إكسبيانيشن علميّ . |
| Stevenson Lisesi'nde olanların çok basit bir açıklaması var gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو لي أن هناك تفسيرا منطقيا لما يجري في مدرسة ستيفنسن |
| Stan doğal olarak bunun mantıklı bir açıklaması olduğunu düşünmüş. | Open Subtitles | طبيعياً،أنْ يَكُونَ ستان إعتقدَ انة كان هناك شرح عقلاني. |
| Ama, işte, aynı zamanda başka bir açıklaması da vardır. | Open Subtitles | ولكن، كما تلعم، قد يكونُ هُناك تفسير آخر. |