| Ve bu noktada hissettiğim şey, ortada dev bir boşluk olduğuydu. | TED | ولذلك احساس الذي احسست به هو ان هناك فجوة عملاقة هنا. |
| Fark edeceksiniz ki, ortada çok büyük bir boşluk var. | TED | ولكن الأمر أنه، ستلاحظون أن هناك فجوة كبيرة في المنتصف. |
| Anlayacağınız, yasada kurbanların failleri affetmelerine izin vererek hapisten kurtulmak için bir boşluk vardı. | TED | كما ترون هناك ثغرة في القانون تسمح للضحية بمسامحة الجاني وبالتالي يتجنبون السجن. |
| Bölgede bir boşluk var. | Open Subtitles | أنا أعاني من ثقب في الشبكة في الطابق 38 |
| İçinde bir boşluk hissiyle, kasvetli ve yalnız yaşamına dönecekti. | Open Subtitles | وستتركه وحده فى فراغ كبير ليعود إلى الكآبة والوحدة الدائمة |
| Pazartesi duvarın üzerinde bir boşluk olacak sonra ki emperyonist kabus için. | Open Subtitles | كنت أرى مساحة كبيرة على الجدران وفي اليوم التالي أجد كابوساً مطبوعاً |
| Biliyor musun, şimdi o yokken hayatımda bir boşluk var gibi. | Open Subtitles | والآن، أشعرُ أن هنالك فراغاً في حياتي بدونها، ذهبتُ لطبيبة نفسه، |
| Ufak bir boşluk var, aşağıya bakma eğer yükseklik korkun varsa. | Open Subtitles | هناك فجوة صغيرة لا تنظري لأسفل إذا كنت تعانين من الدوار |
| Ve görev ile hareket sistemi arasında büyük bir boşluk bulunmaktadır. | TED | وهناك فجوة كبيرة بين المهام ونظام الحركة. |
| Fakat gördüğünüz gibi, 2007'de zaman serisinde ilginç bir boşluk var. | TED | والجدير بالذكر ان هناك فجوة زمنية في تسلسل الأحداث الزمنية في 2007. |
| O olmayınca çevresinde kocaman bir boşluk kalıyor. | Open Subtitles | وحينما لا يكن موجوداً يترك فجوة كبيرة أليس كذلك؟ |
| O olmayınca çevresinde kocaman bir boşluk kalıyor. | Open Subtitles | وحينما لا يكن موجوداً يترك فجوة كبيرة أليس كذلك؟ سمعت أشياء كهذه |
| Ancak bir boşluk buldum, suçlu olmadığımı- | Open Subtitles | عثرت على ثغرة قانونية وسأطلب عدم اعتباري مذنباً |
| Kahramanlarımız Sovyet defansında bir boşluk yakalıyor. | Open Subtitles | ابطالنا يكتشفون ثغرة في الدفاعات السوفيتية |
| "Ruhumda bir boşluk var çünkü giderken benimde bir parçamı götürdün." | Open Subtitles | "هناك ثقب في الروح" "لأنك تأخذ قطعة صغيرة منها معك" |
| "Ruhumda bir boşluk var çünkü giderken benimde bir parçamı götürdün." | Open Subtitles | "هناك ثقب في الروح" "لأنك تأخذ قطعة صغيرة منها معك" |
| Bundan üç yıl sonra onu tekrar düşündüğünde içinde bir boşluk hissedeceksin. | Open Subtitles | نعم بعد ثلاثة أعوام من الان عندما تتذكره سيكون هناك فراغ كبير |
| Onu üç boyutlu düşüneceğim. Yani şimdi sadece önümde duran bir harftense bedenimin de içine girebileceği bir boşluk. | TED | أنا سأفكر بها كشكل ثلاثي الأبعاد. الآن، بدلاً من كونها مجرد حرف أمامي، أنها مساحة التي يمكن لجسدي ان يذهب لداخلها. |
| Nazi hükûmetinin yıkıntılarından geriye, büyük bir boşluk kalmıştı. | Open Subtitles | الأنهيار الذى حاق بالحكومة النازية خلف ورائه فراغاً |
| Çünkü hizmetlerin neresinde bir boşluk görsem, yardım etmeye çalıştım. | TED | لأنه كلما وجدت فراغا في الخدمات، حاولت المساعدة. |
| Ama sonra fark ettim ki asla doymuyordum, çünkü içimde büyük bir boşluk vardı. | Open Subtitles | وبعد ذلك ادركت انى ليس بسمينه لان بدوت فارغه جدا بالداخل |
| Uzun zamandır hayatımda ve kalbimde bir boşluk vardı. | Open Subtitles | لفترة طويلة كان هناك مكاناً فارغاً في حياتي وفي قلبي |
| Özgeçmişinde 1953 Temmuz'u ve Aralık'ı arasında bir boşluk var. | Open Subtitles | هناك فجوه فى ملخصك بين يوليو/تموزِ وديسمبر/كانون الأولِ ' 53. |
| Of, gönlümde büyük bir boşluk vardı. | Open Subtitles | "اف! كانت مساحة صغيرة خاوية في قلبي" |
| K'un-Lun'a geldiğimden beri kazadan beri içimde hep bir boşluk hissettim. | Open Subtitles | منذ أن وصلت غلى "كون لان"، ومنذ تحطم الطائرة... شعرت بالخواء دائماً. |
| - Boş bir boşluk. | Open Subtitles | -حسناً، خَوَاءٌ خاوٍ . |