| Cennetten gelen nazik bir yağmur gibi yer yüzüne damlar. | Open Subtitles | تسقط مثل المطر الخفيف من السماء فوق الارض التي تحتها |
| Aynı zamanda bir yağmur damlasını durdurup içindeki duyguya bakabiliyorsunuz. | TED | يمكنكم أيضا إيقاف احدى قطرات المطر و فتح المشاعر التي بداخلها. |
| Bir sınıf, üç oda ve bir yağmur suyu toplama sistemi toplam beş bin dolar. | TED | تبلغ كلفة غرفة الصف، ثلاثة صفوف دراسية ونظام تجميع مياه المطر خمسة آلاف دولار. |
| Yağmurlu olan ifadeler, bir yağmur fırtınasına kapılmışçasına yere düşüyorlar, ve karlı olanlar da bir telaş içerisinde toprakla buluşuyorlar. | TED | تلك الممطرة تقع في الأسفل كما لو أنهم في عاصفة ممطرة، و النوع الثلجي يرفرف على أرض الواقع. |
| bir yağmur ormanı, üzerinden sıcak hava balonuyla uçarken böyle görünüyor. | TED | هذه هي ما تبدو عليه الغابة الممطرة بينما كنا نمر من فوقها في داخل بالون طائر |
| Bu ilaç sektörü açısından yeni bir yağmur ormanı gibi olabilir. | TED | قد تكون الغابة المطيرة القادمة في المصطلح الصيدلاني |
| Şimdi ihtiyacımız olan tüm ayak izlerini silecek güçlü bir yağmur. | Open Subtitles | كل ما نحتاجه هو القليل من المطر ، حتى يزيل اثار الاقدام |
| bir yağmur yağsa da şu kızgınlığın geçse | Open Subtitles | أتمنى عاصفة تأتي حتى المطر يمكن أن يبرّد رأسكِ. |
| Sarı bir yağmur göletinin içinde yatıyordu. | Open Subtitles | مرة. لقد كانت ترقد في بركة من المطر الأصفر. |
| Hey, Penelope, sen hiç gerçek bir yağmur dansı izledin mi? | Open Subtitles | بينالوبي هل رأيتِ هل رأيتِ في حياتك اداء رقصة المطر في الحقيقة ؟ |
| Dama vuran ufacık bir yağmur sesi bile onları krize sokabiliyormuş. | Open Subtitles | أين أصبحوا هستريين عند سماع أقل صوت لقطرات المطر على السقوف القصديرية. |
| Verimli, yemyeşil ormanlardan yükselen sis dağlardan esen iç tazeleyen meltemler serin bir yağmur sonrası mis gibi kokan rüzgar ağaçlar, insanlık ve biz hayvanlar. | Open Subtitles | الرذاذ الندي المنبثق من الغابات الخضراء الخصبة الانتعاش لسفوح جبال الروكي رشة العطر الخلابة بعد هطول المطر |
| Ağzına kadar dolu bir tohum mahzeni ile tam işlevli bir yağmur odası var. | Open Subtitles | هنالك جُهز بالكامل مدفن البذره غرفة المطر الوظيفيه |
| Biz ise bir yağmur ormanını böyle görüyoruz, kaleydoskopik renkler bizlere birbiriyle yaşayan birçok tür olduğunu söylüyor. | TED | هذا هو كيف نرى الغابة الممطرة في لون يخبرنا أن هنالك العديد من الكائنات الحية تعيش مع بعضها. |
| İşin bittiğinde bir yağmur ormanını kurtaracaksın. | Open Subtitles | أنتي ستحفظين على كامل الغابات الممطرة مع قرب الانتهاء عملكِ هنا ؟ |
| Yani, ilk prototip insansız hava aracını yaptığımızda, ana hedefimiz onu Kuzey Sumatra, Endonezya'daki ücra bir yağmur ormanı üzerinde uçurmaktı, orangutan adıyla bilinen büyük bir maymun türünün yuvasını bulmak için. | TED | حسنا، عندما بنينا أول نموذج مبدأي من الطائرة، كان هدفنا الرئيسي ان تطير من فوق الغابات الممطرة النائية في شمال سومطرة ، اندونيسيا، للبحث عن أماكن عيش بعض أنواع من القردة المعروف بـ إنسان الغاب. |
| Sonra olan şey sponsor geliri Ecosia'ya verir, ve Ecosia bu gelirlerin %80'ini bir yağmur ormanı koruma projesine aktarır. | TED | والذى يحدث عندها هو أن الراعى يعطى العائد إلى إيكوسيا، وهى بدورها تعطى ثمانون بالمائة من هذه العائدات إلى مشروع حماية الغابات الممطرة. |
| Batıda, Hindistan büyüklüğünde bir yağmur ormanı... | Open Subtitles | إلى الغرب هناك الغابات المطيرة الشاسعة بحجم الهند. |
| Çimenlikte yaşayan canlılar için de bu, bir yağmur ormanı kadar engin ve muazzam bir manzaradır. | Open Subtitles | وبالنسبة للحشرات التي تعيش على الأعشاب هذا المشهد الواسع والضخم هو كما الغابات المطيرة |
| Veya aynı konu ile ilgili olarak, eğer genetik açıdan bakarsanız tüm ilaçların yüzde 60'ı, ilk olarak ya bir yağmur ormanında ya da bir resifde molekül halinde bulunmuştur. | TED | او انك ذلك يعني شيئا, اذا نظرتم على مستوى الجينات 60 في المائة من الادوية تم التنقيب عنها, وجدت اولا كجزيئات في الغابات المطيرة او في سلسلة صخور |