| Bunlar bir tasarımcı ve yapay zekâ araştırmacısı olarak sanatı, çalışmalarımı desteklemek için nasıl kullandığıma dair birkaç örnek. | TED | لذلك هذه بعض الأمثلة عن كيف استخدم الفن لتغذية عملي كمصمم وباحث في الذكاء الاصطناعي. | 
| Dilin düşünce şeklimizi nasıl biçimlendirdiğine dair sizinle birkaç örnek paylaştım ve bunu çeşitli yollarla yapıyor. | TED | الآن، لقد أعطيتكم بعض الأمثلة كيف تتمكن اللغة بعمق أن تشكل الطريقة التي نفكر بها، وتقوم بفعل ذلك بطرق متعددة. | 
| Yapmak istediğim şey, farklı bir şekilde yaklaştığımız ve uğraştığımız çalışma alanlarımdan kısaca birkaç örnek sunmak. | TED | ما سأقوم به هو عرض بعض الأمثلة باختصار من عملي على بعض المجالات حيث نحاول أن نتناول هذه المسائل بشكل مختلف. | 
| Domuzun ne olduğuna biz karar vereceğiz. - birkaç örnek alın. - Tamam. | Open Subtitles | سوف نقرر ما إذا كان دم خنزير أو لا اسحب بعض العينات | 
| Kendi işlerimden birkaç örnek vermek istiyorum. | TED | أريد أن أريكم بضعة أمثلة من عملي الخاص. | 
| Ne demek istediğim hakkında size birkaç örnek vereyim. | TED | دعوني أضرب لكم بعض الأمثلة حول ما أقصده، | 
| Ziyaret ettiğim bazı topluluklarda maksadın nasıl belirtildiğini tasvir için işte birkaç örnek. | TED | وهذه بعض الأمثلة للتوضيح كيف يمكن للنية أن تظهر في بعض من المجتمعات التي قمت بزيارتها. | 
| birkaç örnek vereyim: Rusya'da, bi ryıl içinde 11'lik artış, yeni tasarımdan üç yıl sonra 29'luk bir artış. | TED | فقط بعض الأمثلة: في روسيا، زادت بنسبة ١١ بعد سنة واحدة زادت بنسبة ٢٩ بعد ثلاث سنوات من إعادة التصميم | 
| Modern gelişimin bizler için neleri mümkün kıldığına dair birkaç örnek vereceğim. | TED | سأعطيكم بعض الأمثلة عن اللأشياء التي أتحتها لنا تطور الحداثة. | 
| Kimleri teshis edip kimleri arayacaginiza dair yalnizca birkaç örnek veriyorum. | Open Subtitles | وهو يهودي أعطيكم فقط بعض الأمثلة عن ماتبحثون عنه ومايتميز عنه أعداء الله | 
| Ve çevremizi algılama ve işletilmesi fikri ile ilgili birkaç örnek göstereceğim -- | TED | وسأريكم بعض الأمثلة على ذلك -- مرة أخرى ، مع فكرة أن بيئتنا حساسة و محفزة. | 
| Size birkaç örnek: artık "Muhteşem Seyahat" filminin geçtiği çağdayız, bu iPill. | TED | بعض الأمثلة عن هذا : نحن في عصر " الرحلة الرائعة" ، الiPill. | 
| İzin verin size birkaç örnek vereyim. | TED | لذا دعوني أعطيكم بعض الأمثلة هنا. | 
| birkaç örnek vereyim. Bu bir bebek. | TED | اسمحوا لي أن أقدم لكم بعض الأمثلة. | 
| O zaman size birkaç örnek bırakıp, doktorun imzasını alsam nasıl olur? | Open Subtitles | هل يمكن أن أعطيكم بعض العينات وأحصل على توقيع الدكتور؟ | 
| Çöl bitkilerinden birkaç örnek topladım. | Open Subtitles | لقد كنت أجمع بعض العينات من الصحراء | 
| birkaç örnek almak istiyorum. | Open Subtitles | سأقوم بحفظ بعض العينات | 
| Bunlar, cinsiyetin gidilecek en iyi yer olmadığını bulduğumuz kategorilere sadece birkaç örnek ve aslında buradaki tartışma, bu noktada bir feminist hamle bile değil, sadece buna alıştık. | TED | هذه بضعة أمثلة عن الفئات التي أظهرت أن تحديد الجنس ليس أفضل بداية، والجدل في الحقيقة لا يتعلق حتى بالنساء في هذه المرحلة الأمر، لكننا اعتدنا الأمر. | 
| İsterseniz bunun nasıl faydalı bir şekilde çalıştığına dair birkaç örnek vereyim. | TED | دعونى أقدم لكم عدد من الأمثلة حول كيفية عمل ذلك بشكل إيجابى. | 
| Şimdi, sizlere genetik mühendisliğinin böcek ve hastalıklarla savaşmak ve böcek ilacı kullanımını azaltmak için kullanılabildiğine dair birkaç örnek verdim. | TED | الآن، قد قدمت مثالين عن إستخدامات الهندسة الوراثية لمحاربة الآفات والأمراض وللتقليل من كمبية المبيدات الحشرية | 
| Bunlar yalnızca birkaç örnek. | TED | هذه أمثلة قليلة فقط. | 
| Sana olan meylimi pek anlayamadığın için birkaç örnek vereyim. | Open Subtitles | لانك لم تفهمي عن ماذا اتحدث سوف اعطيك بعض الامثلة |