| Hepimiz ölüm miti, ölümden sonra bizi bekleyen dünya, yaşlanan büyüklerimiz ile uğraşmak zorundayız. | TED | كلنا لدينا مشكلة لغز الموت والعالم الذي ينتظرنا بعد الموت الشيخوخة وسنين الكهولة |
| bizi bekleyen iş, görev, önümüzdeki sınama çok büyük. | TED | العمل الذي ينتظرنا، المهمة التي تنتظرنا، التحدي الذي ينتظرنا كبير. |
| "bizi bekleyen hayata sahip olmak için planladığımız hayattan kurtulmaya istekli olmalıyız." | Open Subtitles | على التخلي عن الحياة التي خططناها لكي نحصل على الحياة التي تنتظرنا |
| Alacakaranlık bölgesinde bizi bekleyen bu keşiflerin de nefes kesici olacağından şüphem yok. | TED | أنا مقتنعة أن الاكتشافات التي تنتظرنا في منطقة الغسق ستكون مذهلة أيضًا. |
| Olamaz, bizi bekleyen koca bir orkestra var. | Open Subtitles | أوه، لا. لدينا أوركسترا كامله بإنتظارنا. |
| Şimdi; kendine çeki düzen ver, bizi bekleyen bir araba var. | Open Subtitles | الآن استجمعي نفسك.. هناك سيارة بانتظارنا |
| Şey, yani dışarıda bizi bekleyen beyler var. | Open Subtitles | حسناً، أعني، لدينا أولئك... الشباب الذين ينتظروننا في الخارج... |
| bizi bekleyen servet, burada gördüğünün binlerce katı değerinde. | Open Subtitles | الثراء الذى ينتظرنا هناك يستحق الكثير، الكثير ألف مرة من الذى تراه هنا |
| Orada bizi bekleyen bir şey var, ve o bir insan değil. | Open Subtitles | هنالك شيء ما في الخارج ينتظرنا... . أنا متيقن إنّه ليس برجل |
| Ancak ciğerlerimizin ihanet ettiğini hissedince ışığa ve yüzeyde bizi bekleyen korkuya çıkardık. | Open Subtitles | و فقط عندما كنا نشعر ان رئتينا تخوننا و اننا نتجه نجو الضوء و الخوف من الذي ينتظرنا على الأرض |
| bizi bekleyen ve elimizden asla kaçamayacak bir dünya var! | Open Subtitles | في الخارج هناك ينتظرنا عالم لنمسك به من اطراف شعره القصيرة |
| Nereye gitmemiz gerektiğinden emin değildim ama eve dönemeyeceğimizden emindim bizi bekleyen tehlikeyle yüzleşmeye hazır olana dek. | Open Subtitles | لم اكن متأكداً أين يجب أن نذهب اعرف بأنه لانستطيع العوده إلى البيت حتى نستعد للخطر الذي ينتظرنا |
| Yanıldın. İçeride bizi bekleyen kimse yoktu. | Open Subtitles | لقد كنتِ مُخطئة ، لم يكن هناك أحد ينتظرنا بالداخل |
| Ölüm, bizi bekleyen korku ve dehşetten bizi özgürleştirebilir. | Open Subtitles | ويمكنه أن يجنبنا القلق و ، الأهوال. التي قد تنتظرنا في الحياة لاحقاً |
| Onu da alırsak, kaçış gecemizde bu duvarların arkasında bizi bekleyen bir uçak olacak. | Open Subtitles | إن أخذناه معنا سوف تنتظرنا طائرة في منتصف الليل، ليلة هروبنا |
| Bu yağmurlu günde bizi bekleyen fırtınayı göremedik. | Open Subtitles | في ذلك اليوم لم نرى العاصفة التي كانت تنتظرنا |
| Bir kaç yüz metre ileride bizi bekleyen bir arabanın anahtarları. | Open Subtitles | مفاتيح للسيارة التي تنتظرنا على بعد مئتي ياردة من هنا |
| Bir kaç yüz metre ileride bizi bekleyen bir arabanın anahtarları. | Open Subtitles | مفاتيح للسيارة التي تنتظرنا على بعد مئتي ياردة من هنا |
| Bana saygısızlık ettiğin yetmiyormuş gibi o masada oturmuş bizi bekleyen insanlara da saygısızlık ediyorsun! | Open Subtitles | إنه أمر سيء أن تكوني فظة معي لكنك الأن فظة مع الأناس الجالسين هناك بإنتظارنا |
| Bunun üstesinden gelmek için bir yol olduğuna bizi bekleyen normal bir hayat olduğuna eskisi gibi olacağına inanmalıyım. | Open Subtitles | أريد أن أؤمن بوجود طريقة للخروج من هذا أنه ثمة حياة طبيّعية بإنتظارنا الطريقة التي كانت عليها الأمور |
| Eve geldiğimizde bizi bekleyen dedektifi görüşümüzün üzerinden 10 yıl geçti. | Open Subtitles | عشر سنوات منذ عُدنا للمنزل ووجدنا ذلك المُحقق في إنتظارنا. |
| İlişkimiz henüz bitmemişti. Daha bizi bekleyen yeni olaylar vardı. | Open Subtitles | علاقتنا ما زالَتْ ناقصة، كان هناك شيءاً أكثراً يجب ان يحَدَث |
| Sadece bu değil, bizi bekleyen 150 metrelik düşüşü de görebiliyorduk. | Open Subtitles | و ليس فقط ما قد نراه هذا ال150 مترا سقوط بأنتظارنا |