| bu anlaşma beni eğlence sektöründeki en büyük ajansın başkanı yapacak. | Open Subtitles | هذه الصفقة ستضعني على عرش أكبر وكالة في سائر قطاع الترفيه |
| Rahat bir yere otur istersen. bu anlaşma yarın yapılacak. | Open Subtitles | لعلّكَ عليكَ أن ترتاح هذه الصفقة ستتم غداً، إنّها ستحدث |
| bu anlaşma bittiği zaman 15 milyon dolarlık ödeme günüm gelmiş olacak. | Open Subtitles | سأحصل على 15 مليون دولار عندما تتم هذه الصفقة |
| Araplarla yapılacak bu anlaşma şirket için hayati önem taşıyor. | Open Subtitles | هذا العقد مع العرب يمكن أن تكون مهمة جدا للشركة. |
| bu anlaşma güçlülerin yoksullar üstündeki güçlerini korumalarına yardım edecek. | Open Subtitles | هذه المعاهدة ستزيد منقبضةالأقوياءعلى الفقراء. |
| Avustralya ve Brezilya'dan siparişler gelmeye başlayana kadar bu anlaşma çok güzel gidiyordu! | Open Subtitles | نعم، حسنا، تلك الصفقة عملت عظيمة حتى بدأنا للحصول على الطلبات من أستراليا والبرازيل، رجل |
| O halde beni öldürsen iyi olur çünkü sahip olduğum tek şey bu anlaşma. | Open Subtitles | قد ينتهي بك الأمر مقتولاً مثلي لأن هذا الإتفاق هو الشيء الوحيد الذي أملكه |
| Sırf bu anlaşma için şehre geldim, iyi geçse çok sevinicem. | Open Subtitles | اقد جئت الى المدينة لأتمام هذه الصفقة لذا اتمنى ان تكون جيدة |
| - Ya gerçek rakamı istiyorsun ya da bu anlaşma olmazsa eksik rakamı kendine almak mı istiyorsun onu söyle. | Open Subtitles | أو أنك تريد الرقم ناقص ما كنت ستأخذ لكي تجعل هذه الصفقة تسير حسب ما قلت |
| bu anlaşma gerçekleşirse, bir ortaklığın başlangıcı olabilir. | Open Subtitles | و إن سارت هذه الصفقة جيداً يمكنأنتكونهذه بدايةالشراكة. |
| O zaman beni öldürsen iyi edersin, çünkü zaten elimde olan tek şey bu anlaşma. | Open Subtitles | فإذاً من الأفضل أن تقتلني لأن هذه الصفقة هي الشيء الوحيد الذي لدي |
| Hayır, ama bu anlaşma olsun diye bir yıldan fazla çalıştım! | Open Subtitles | كلّا، لكني عملت لأكثر من سنة لعقد هذه الصفقة |
| Yoksa nükleer maddeler gidecek ve bu anlaşma da yatacak. | Open Subtitles | عدا ذلك، ستختفي المواد النووية وستكون هذه الصفقة منتهية |
| - Sabahtan beri bu anlaşma hakkında beni rahatsız eden bir his var. | Open Subtitles | أتعلم، لقد كان عندي هذا الشعور المُزعج طوال الصباح حول هذه الصفقة. |
| Eğer bu anlaşma iptal olursa tüm anlaşmalar iptal olur ve anarşiye sürükleniriz. | Open Subtitles | إذا انهار هذا العقد, جميع العقود الإجتماعية ستنهار و سننحدر لفوضى سياسية |
| Eğer bu anlaşma imzalanırsa, çin eğemenliği | Open Subtitles | إذا تم توقيع هذا العقد ما هو على المحك هنا |
| bu anlaşma işletmeyle ilgili şeyler barındırıyor eğer başarısız olursa, borcunu ödeyememek gibi, tüm borç derhal vadesi gelecek veya tüm işletme Stern'e devredilecektir. | Open Subtitles | هذا العقد يشمل بند تشغيلي إلزامي في حال عدم التنفيذ بسبب التخلف عن الدفع، فإن كامل القرض يصبح مستحق الدفع على الفور |
| - bu anlaşma Teddy, bu anlaşma bu anlaşma, seni İngiliz İmparatoru'nun bir uşağı yapar. | Open Subtitles | هذه المعاهدة، تيدي، هذه المعاهدة جعلتكخادمللإمبراطوريةالبريطانية. |
| Bu akşamki hadise her şeyi daha da önemli kılıyor. bu anlaşma üzerindeki çalışmamızı tamamlamalıyız. | Open Subtitles | أحداث هذا المساء تجعل الأمر أهم من أي وقتٍ مضى لاستكمال عملنا على هذه المعاهدة |
| Geronimo, bu anlaşma hükümleri gereği, sen ve kabilen, bundan böyle, Arizona'daki San Carlos Reservation haricinde tüm bölge üzerinde hak iddia etmekten vazgeçeceksiniz. | Open Subtitles | جيرونيمو، تحت شروط هذه المعاهدة أنت وقبيلتك بموجب هذا ... إترك الحقوق إلى كلّ الأراضي ماعدا أولئك ... |
| Tek yapman gereken bu anlaşma ortaya ilk çıktığında üzerine atlamamaktı. | Open Subtitles | لا بدَّ وأنه أَخذَ كل شيء كَان عندَكَ ليس للقفز على تلك الصفقة من أول ظهور لها |
| bu anlaşma beş yıl daha kalmama işyükümü ikiye katlamak anlamına geliyor. | Open Subtitles | هذا الإتفاق يعنى العمل لخمس سنين إضافية و مضاعفة عملى |
| İncil üzerine yemin ederiz ki, bu anlaşma, aramızda daimathat this agreement will always remain kutsal ve bağlayıcı olarak kalacaktır. | Open Subtitles | نقسم بالانجيل المقدس ان هذا الاتفاق سيبقى دوما ملزم و مقدس بالنسبه لنا |