| Fakat bu sohbetin en önemli özelliği onun gerçekleşmiş olması. | TED | ولكن الشيء الأكثر أهمية في هذه المحادثة هو مجرد وقوعها. |
| bu sohbetin ne kadar şapşalca olduğunu fark ettiğim için başkalarının duymasını istemiyorum. | Open Subtitles | أظن أنني أدركت كم أصبحت هذه المحادثة سخيفة، ولا أود أن يسمعنا أحد. |
| Şimdi, Michael, bu sohbetin amacı kendi başına yaşamanın altında olduğuna inandığın felsefeyi değerlendirmektir. | Open Subtitles | و الآن مايكل , إن الهدف من هذه المحادثة هو أن نعرف فلسفتك و هدفك من وراء العيش المستقل |
| Neden kendimi hep bu sohbetin karşı tarafında canlandırdım? | Open Subtitles | لما أتخيل نفسي دائماً في الطرف الثاني من هذه المحادثة |
| Nadir vakalarda bana inan, bu sohbetin sonunda haklı çıkacağım. | Open Subtitles | في حالات نادرة ثقي بي، في نهاية هذه المحادثة سترينني محقاً |
| Hayır, bu sohbetin gerçekte senin hakkında olduğunu biliyorum o yüzden anlattıklarına geri dönebilesin diye sana bir cevap verdim. | Open Subtitles | لا، لقد عرفتُ أنّ هذه المحادثة تدور حولك فأعطيتك إجابة كي تعودَ إلى تسلسل أفكارك |
| bu sohbetin amacı için söylüyorum cam silicinin ithalat ve ihracatını yapıyorum. | Open Subtitles | من أجل هذه المحادثة الاستيراد والتصدير، غالباً منظفات الزجاج |
| Sen de anlarsın ki bu sohbetin aramızda kalması, herkesin refahı açısından en iyi seçenek olur. | Open Subtitles | انت تعلم ان هذه من مصلحة الجميع ان تبقي هذه المحادثة بيننا |
| Avukatınız olarak bu sohbetin bir parçası olamam. | Open Subtitles | كمحاميتك لا أستطيع أن أكون جزءاً من هذه المحادثة |
| bu sohbetin bir parçası olabilirim. | TED | وأستطيع أن أكون جزءا من هذه المحادثة. |
| bu sohbetin bir parçası olmam gerek. | Open Subtitles | أريد أن أكون جزءً من هذه المحادثة |