| Ya sen cekete uyarsın ya da ceket sana uyar. | Open Subtitles | أما مقاسك يناسب مقاس السترة، أو مقاس السترة يناسب مقاسك. |
| Ya sen cekete uyarsın ya da ceket sana uyar. | Open Subtitles | أما مقاسك يناسب مقاس السترة، أو مقاس السترة يناسب مقاسك. |
| Bakın, ısrar etmezdim aksi takdirde ama bu cekete ihtiyacım var. | Open Subtitles | أنصت إليّ لن، آه، أصر، إلّا، آه، أنا بحاجة لهذه السترة. |
| Evet, cekete gitmeye baktığımızda orada kimin olduğuyla ilgili elemanla konuşmak istediğini söyledi. | Open Subtitles | أجل، قالت أنها أرادت التحدث مع الموظف الذي كان موجودًا عندما سحبنا المعطف |
| Gerçek şu ki, üzerimde hiç para yok ve benim o cekete ihtiyacım var. Hem de hemen! | Open Subtitles | لقد اكتشفت انني لا احمل معي أي مال أريد المعطف الآن |
| Evet, uygun. Bu kıyafet için spor bir cekete ihtiyacın yok | Open Subtitles | حسناً ، نعم ، نعم ، لكنكِ لا تحتاجين سترة بهذا الزي على الإطلاق |
| Ve kanın ceketten köpeğe mi yoksa köpekten cekete mi bulaştığı hiçbir zaman bulunamadı. | Open Subtitles | وتقرر أبدا ما إذا كان الدم ونقلت من سترة للكلب أو الكلب إلى سترة. |
| Şu cekete bir bak. Kesimi çok iyi. | Open Subtitles | إنظري للمعطف إنه مقطوع جيدا |
| Dükkanın altını üstüne getirip Balenciaga marka bir ceket buluyor. Bayılıyor bu cekete. | TED | وهي تبحث عن التأصيل. لتجد هذه السترة من تصميم بالينكياغا. لقد أعجبتها. |
| Bu cekete ihtiyacım yok, çünkü başarısızlıklarla doluyum! | Open Subtitles | أترى هذه السترة التي أرتديها، هل تعجبك؟ أنا لا أريدها، لأنني مغطّى بالفشل |
| Bunlar geçen hafta seçtiğin cekete uyacaklar mı? | Open Subtitles | هذه سيجاري السترة التي إخترتها الأسبوع الماضي؟ ها نحن ذا |
| Haydi. Tatlım o cekete ihtiyacın olacak, hala biraz serin. | Open Subtitles | هيا يا عزيزي سوف تحتاج إلى تلك السترة فما زال الجو باردا |
| cekete yaptıkların mükemmeldi, fakat arabaya yaptıkların ise dahiceydi. | Open Subtitles | السترة التي صممتها كانت رائعة لكن ما فعلت بتلك السيارة كان عبقرياً |
| Sadece bu cekete ne kadar ödediğini bilmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أعرف كم دفعت مقابل هذه السترة |
| Benle mağazaya gel, beraber cekete bakarmış gibi yapalım. | Open Subtitles | عودي معي إلى المتجر, وسندّعي بأننا نتفحّص المعطف |
| Deri cekete değer mi diye düşünmeye başlamıştım. | Open Subtitles | بدأت بالتساؤل ما إذا كان المعطف الجلدي يستحقّ كل هذا |
| Wilhelmina bana verdiğin cekete bayıldı. | Open Subtitles | اوه وييلامينا استئت من المعطف الذي اعطيتني اياه |
| Fareler kolumu yerken cekete ihtiyacım olmayacak. | Open Subtitles | لن أحتاج إلى سترة عندما يأكل الفأر زراعي |
| -Herhalde bunları yatarken giyiyorlardır. -Rahat bir cekete benziyor. | Open Subtitles | هذا سيكون ثوب نوم - إنه مثل سترة تدخين - |
| -Bence cekete ihtiyacım yok. | Open Subtitles | ـ لا أحتاج إلى سترة ـ الجو بارد |
| cekete bak. | Open Subtitles | انظر للمعطف. |
| İkiniz de kulübe gelmelisiniz. Bir cekete ihtiyacı olacak. | Open Subtitles | لذا يمكنكما أن تأتيا للنادي، سيحتاج لسترة |
| Ve bu arada, Seni Suburban Outfittersdaki cekete bakarken gördüm. | Open Subtitles | وبالمناسبة، لقد رأيتكِ تنظرين إلى الجاكيت الموجود بـ "ملابس سابربن". |