| Biz halihazırda buradayız ve bu da ait olup olmadığımız sorusuna cevap veriyor. | TED | نحن جميعاً هنا بالفعل، وهذا يجيب على السؤال ما اذا كنا ننتمى أم لا. |
| Köşeye sıkıştığında soruya soruyla cevap veriyor. | Open Subtitles | عندما يُحشر في الزاوية يجيب عن السؤال بسؤال. |
| Sosyal görevli çocuk istismarı ihbarına cevap veriyor. | TED | يستجيب موظف الرعاية لبلاغ عن حالة إساءة لطفل |
| Etrafındaki iki gramlık karbon fiber kafes pervanelerin dolaşmasını engelliyor; ancak aslında çarpışma absorbe ediliyor ve robot çarpışmaya cevap veriyor. | TED | فالقفص الكربوني حول المراوح الذي يزن جرامين، يحميها من التشابك. لكن التصادم يتم إمتصاصه، والروبوت يستجيب لهذا التصادم. |
| Gerçekten her çeşit ışığa çarpıcı bir şekilde cevap veriyor. | Open Subtitles | ويبدوا انها تستجيب بشكل مذهل لأي نوع متوفر من الضوء المرئي |
| Rota çizme gibi bütün karmaşık sistemler Wraith sinirsel arayüzüne cevap veriyor. | Open Subtitles | تستجيب للوصلة العصبية للريث مثل المركبات الطائرة |
| Psikiyatristi de terapisti de harika, ve o da ilaçlara çok iyi bir şekilde cevap veriyor. | Open Subtitles | ،كل من طبيبها و معالجها النفسيان جيدان كما أنها تتجاوب جيدا مع الأدوية |
| Muhammed cevap veriyor... | Open Subtitles | محمد أجاب : أنا لا أستطيع القراءة |
| Şimdi yarım saat önceki bir soruya cevap veriyor 3 milyon doların ona ne faydası var. | Open Subtitles | إنه يجيب سؤالاً طرحته منذ نصف ساعة بما ستنفعه الثلاثة ملايين دولار؟ |
| Yazmayı biliyor. Mektuplara cevap veriyor. | Open Subtitles | إنه يعرف الكتابه و يجيب العديد من الخطابات |
| "Neden akıllı olan durmak zorunda kalarak bu kadar soruya cevap veriyor?" | Open Subtitles | لماذا يجيب الرجل الذكي عن كل تلك الأسئلة؟ |
| Çift. Her zaman soracağım sorulara cevap veriyor. | Open Subtitles | قريني، يجيب دائمـاً على الأسـئلة التي أسـتعد لطرحهـا. |
| Onu aramayı deneyebilirsin. Ama telefonuna güçlükle cevap veriyor. | Open Subtitles | يمكنك أن تحاول الاتصال به لكنه نادراً ما يجيب على هاتفه |
| Burada, cevap veriyor, nabız normal nefes de alıyor. | Open Subtitles | يا رفاق، ها هو هنا، إنه يستجيب لديه نبض،و هو يتنفس |
| Tüm gücüyle savaşıyor ve kalbi de iyi yönde cevap veriyor. | Open Subtitles | فهو يكافح بكل قوته وقلبه يستجيب بشكل جيد |
| İyi. İlaçlara cevap veriyor. Yani, daha erken ama hepsi kurtulacağını düşünüyor gibi. | Open Subtitles | إنّه يستجيب للأدوية، أعنيّ مازال الوقت مبكراً لكن الجميع يعتقد بأنه سيتجاوز المحنه، لذا.. |
| Anlaşıldı, 81. 51 cevap veriyor. 61 numaralı ambulans olay yerine gidiyor. | Open Subtitles | تلقيت ذلك , 81 المحرك 51 يستجيب الفرقة الثالثة تستجيب لحريق في شارع فرانكلين هذا سيء , سيء , سيء لنذهب , لنذهب |
| Kendi beyninizin uyarılmış potansiyellerine cevap veriyor. Gördüğünüz gibi, görüntü retinanın içine giren ışın uyarımları kafanızın arkasındaki merkeze ulaşıyor. | Open Subtitles | أجل ، إنه يستجيب لكهرباء مخك ، أترين إنه يغذي شعاع نبضي عبر شبكيتك |
| Bel altından uyarıya cevap veriyor yani felç olmadı. | Open Subtitles | إن الفتاة في فترة النقاهة وهي تستجيب للمنبهات تحت الوسط لذلك، فلا يوجد شلل |
| Antibiyotiklere cevap veriyor. | Open Subtitles | .. وانها تستجيب للمضادات الحيوية ، لذلك أنا هنا سأكون هنا لي ماكهنري |
| Bal rehberi ıslıklara sadece insanlarla konuşurken kullandığı bir çağrıyla cevap veriyor. | Open Subtitles | تستجيب مُرشدة العسل لصفيرهم بصيحات تستخدمها فقط للتكلم مع البشر. |
| İsteyerek ehlileşti. Sevgiye cevap veriyor. | Open Subtitles | انها تروض باختيارها, انها تتجاوب مع الحب |
| - Sen de cevap veriyor. | Open Subtitles | ... و أجل لقد أجاب يو - اخرس - |