| Belki de cenazeme geldiğini düşünmüştür. | Open Subtitles | ربما ظن انه سيحضر جنازتى بدلا من عيد ميلادى |
| Belki de cenazeme geldiğini düşünmüştür. | Open Subtitles | ربما ظن انه سيحضر جنازتى بدلا من عيد ميلادى |
| Telefonun patlama sırasında yok olacağını düşünmüştür. | Open Subtitles | لكن ليس أثناء معالجة بطاقة الإتصال لا بدّ أنّه إعتقد أن الهاتف سيُدمر أثناء الإنفجار |
| Belki de bebeği kaçırmanın onu güvende tutmanın tek yolu olduğunu düşünmüştür. | Open Subtitles | ربما ظنت أنه يأخذ الطفل كانت الطريقة الوحيدة للتأكد من أنه آمن |
| Muhtemelen kolay olduğunu sanmış, sonra bunun olayın onu aştığını düşünmüştür. | Open Subtitles | على الأرجح ظنّ أن الأمر سيكون سهلًا، ومِن ثمَّ وجد نفسه أمام صراع. |
| Yine içmeye başladığını düşünmüştür. | Open Subtitles | هو فقط إعتقدَ من المحتمل أنت كُنْتَ تَعُودُ إلى الخمرِ. |
| Ayrılmanın kolay olduğunu düşünmüştür. | Open Subtitles | . ظنّت بأنّ الفراق كان سهلاً |
| ATF'in seçimi kazandıracak baskını engelleyeceğini düşünmüştür. | Open Subtitles | و ظن ان الوكالة على وشك ان تسلبه صفقة إمساك الاسلحة الكبيرة الخاصة بانتخاباته |
| Emri uygulamak için en iyi zamanın çocuklar... okulda güven içinde sorgulanırken olduğunu düşünmüştür. | Open Subtitles | لقد ظن انه افضل وقت ليقدم فيه مذكرة بإسم الولاية هو عندما كان الاطفال داخل المدرسة يتم استجوابهم |
| Belki de başa çıkamayacağımı düşünmüştür. Belki de haklıydı. | Open Subtitles | ربما ظن بأني لن أستطيع تحملها، أظن بأنه كان محق |
| Belki koltuğun ona verdiğin çöplükten daha sağlıklı olduğunu falan düşünmüştür. | Open Subtitles | من الممكن انه ظن ان تلك الطاولة كانت صحية اكثر من هذا الاكل الذي تعطيه اياه |
| - Belki de doktor düşünmüştür ki Yargıç Harper'ı davadan almanın tek yolu onu öldürmek. | Open Subtitles | لذا ربما ظن الطبيب أن الطريقة الوحيدة لإبعاد القاضية هاربر عن القضية كانت بقتلها |
| Başka şansı olmadığını düşünmüştür. | Open Subtitles | حسناً , أظن أنّه إعتقد أنّه لم يكن لديه خيار آخر |
| Belki de bunun, bir görev olduğunu düşünmüştür. | Open Subtitles | ربما أنه إعتقد إن ذلك كان من واجبه |
| Belki de mecbur olduğunu düşünmüştür. | Open Subtitles | لربّما إعتقد ان لا بدّ من قتلهم |
| İşini kaybettiğinde, Latife alacağı tazminatla oteli toparlamasına yardım edeceğini düşünmüştür. | Open Subtitles | ،لأنه حين فقد وظيفته فإنها ظنت أنه بما حصل عليه من مكافأة نهاية الخدمة فربما يساعدها في إصلاح الفندق وما إلى ذلك |
| Muhtemelen beni, dönüştüğüm kişiyi unutmanın senin için en iyisi olacağını düşünmüştür. | Open Subtitles | على الأرجح أنها ظنت أنه من الأفضل لكما أن تنسوني، لما أصبحتُ عليه. |
| Sanırım senin için sorun olmayacağını düşünmüştür. | Open Subtitles | أعتقد أنها ظنت أنك ستكون على مايرام مع هذا. |
| Belki de babanı gammazlayan kişi doğru olanı yaptığını düşünmüştür. | Open Subtitles | لربما من بلغ عن والدك ظنّ أنه يفعل الصواب. |
| Bay Maxence muhtemelen iyi bir şey yaptığını düşünmüştür. - Açıklamalarını kendine sakla. | Open Subtitles | ربما ظنّ العم ماكسان أنه يقوم بعمل جيد- وفّر توضيحاتك لنفسك- |
| Bu çok kötü, Tanrı anlaşılacağını düşünmüştür. | Open Subtitles | هو سيئُ جداً، الله فقط إعتقدَ بأنّه فُهِمَ! - أوه، راي؟ |
| Belki sadece bir arkadaşa ihtiyacı vardır ve sana seks teklif ederse arkadaş olmanızın daha kolay olacağını düşünmüştür. | Open Subtitles | ربّما تحتاج إلى صديق و حسب و ظنّت أنّ عرضَ الجنس عليك... -يسهّل عليك أنْ تصادقها |
| Bence babam da böyle düşünmüştür. | Open Subtitles | أعتقد أن أبي على الأرجح اعتقد هذا أيضًا. |
| Hayır, belki birilerinin mektuplarını okuduğunu düşünmüştür. | Open Subtitles | لا ، ربما اعتقد ان شخصا ما كان يقرأ رسائله. |