| Bu söz konusu delili ilk bana göstereceğine söz verdi. | Open Subtitles | ووعدنى بأن تكون لى النظره الاولى على ذلك الدليل المزعوم |
| Yani, ceset gitmiş olsa bile yaptığım şeyin delili yine de orada olurdu. | Open Subtitles | إذاً حتى لو نقلت الجثة ، فإن الدليل على ما فعلت سيبقى هناك |
| Öfkesi, Upland İlaç Sanayi için. Çünkü delili görmezden geldiler. | Open Subtitles | انه غاضب من الأدوية المرتفعة لأن تؤدى إلى تجاهل الأدلة |
| Son 3 yılda , Hepinizin hakkında suç delili topladım | Open Subtitles | طوال الثلاثة أعوام الماضية وأنا أجمع الأدلة ضدكم أنتم الثلاثة. |
| Demek ki bu pedal basma izi delili kesin değil. | Open Subtitles | هيا , هذا يعني أدلة الأثر على دواسة الوقود ملتبسة |
| Var ya, adamın kürenin içinde bir cinayetin delili olduğundan haberi bile yoktu. | Open Subtitles | تعلمين، بأنّ الرجل لم يكن على علمٍ بأنّ هذا كان دليلاً لجريمةِ قتل؟ |
| Tüm mahkeme boyunca, tek cinayet delili belinde, orada oturdu. | Open Subtitles | حضر كامل أطوار المحاكمة ومعه قطعة الدليل الوحيدة على وركه |
| Bu senin orada olduğunun bir delili. | Open Subtitles | هو الدليل الوحيد بأنك كنتِ هناك سأخفيه في الوقت الحالي |
| Sana kaçman ve delili de yanında götürmen için bir şans tanıyorum. | Open Subtitles | . لذا سأمنحك الفرصة لترحل وتأخذ معك الدليل |
| Hey, şuna bak! Kilner davasının kayıp delili. Aman Tanrım, masummuş! | Open Subtitles | إنظر إلى ذلك, الدليل المفقود فى قضية كيلنر يا إلاهى ، إنه برئ |
| - Yüzbaşı delili gösterin lütfen. Müvekkilim onun sadece bir boya olduğunu, yıkanınca çıkacağını belirtmek istiyor. | Open Subtitles | الدليل من فضلك موكلتى تريد أن توضح أنها مجرد الوان بأمكانها أن تغسلها |
| Vereceğin ifadeye dayanarak delili geçersiz saydırmaya çalışacaklar. | Open Subtitles | سوف يحاولون فسخ ميثاقية الدليل من خلالك هل فهمت ؟ |
| Son 3 yılda , Hepinizin hakkında suç delili topladım | Open Subtitles | طوال الثلاثة أعوام الماضية وأنا أجمع الأدلة ضدكم أنتم الثلاثة. |
| Polisin elindeki kanıtları ıspatlası için son bir delili var. | Open Subtitles | الشرطة لديها واحد آخر قطعة من الأدلة لإثبات ما حدث. |
| Bu kameranın içindeki onca delili görünce ağzını kapalı tutamayacaksın. | Open Subtitles | لن تغلقي فمكِ عندما تري الصور التي إلتقطتها كل الأدلة في هذه الكاميرا |
| Bu adamın bağlantısının ilk delili. | Open Subtitles | هذا أول دليل من الأدلة القادمة بإتصاله مع الهدف |
| - Ama olay yerinde bulunan adli delili kazara yok ettiğini, sonra da müvekkilim aleyhinde kullanılacak şekilde tahrif ettiğini biliyorsunuz. | Open Subtitles | لكنك تعرف بأنها عن طريق الخطأ دمرت أدلة الطب الشرعي التي تم جمعها من مسرح الجريمة وبعد ذلك حرفتها لتوريط موكلي |
| Hatta, bu karanlık madde, evrendeki kütle çekimine büyük ölçekte hükmediyor. Buna dair delili de size anlatacağım. | TED | في الحقيقة ، المادة المظلمة تسيطر على تأثير الجاذبية في الكون كله على مقياس أكبر ، وسأخبركم عن أدلة على ذلك. |
| Sağlam delili olmadığını bilecek kadar çok mahkeme haberi yaptım. | Open Subtitles | غطيت الكثير من المحاكمات لأعرف أنهُ لا يمتلك أي أدلة دامغة |
| Yine de o bir savcılık delili. Onu istiyorum. | Open Subtitles | لا تزال دليلاً للولاية,أريدها على أي حال |
| Polisler delili kaydettikten sonra bir kopyasını bize verirlerdi. | Open Subtitles | كنت سأقول ان الشرطي سيدعنا ننسخ الادلة بعد ان يتم تسجيلها |
| Bölge savcısının onu suçlayacak delili varmış ama savunma avukatı teknik olarak onu kurtarmış. | Open Subtitles | الآن، كان لدى المُدّعي العام أدلّة كافية لإدانته، لكنّ مُحاميه أخرجه لوجود خطأ تقنيّ. |
| en iyi arkadaşını, yakın zamanda salınmış bir mahkumu delili götürmesi için yetkilendirerek.. | Open Subtitles | عندما فوضت صديقك العزيز السجين الذي خرج مؤخراً لنقل الأدله |
| Kızın hikâyesinin dışında davacının başka hiç bir delili yok. | Open Subtitles | عدا قصّتها ، المدّعي لا يملك قطعة واحدة من دليل |